فِيهَا Cennet, o kadınlara zarf ve mesken olduğundan anlaşılır ki, o kadınlar, o yüksek Cennete lâyıktırlar ve aynı zamanda Cennet derecelerinin yüksekliği nisbetinde onların hüsünleri de yükseliyor.

Ve keza, Cennetin de onlarla müzeyyen olduğuna gizli bir ima vardır.

1 مُطَهَّرَةٌ tef’îl bâbından ism-i mef’ul olduğundan, her halde tathîr edici bir fâil vardır. O fail de, ancak yed-i kudrettir. Binaenaleyh, yed-i kudretin tathir ve tenzih ettiği kadınların tavsifleri kabil değildir.

Ve keza, مُطَهَّرَةٌ kelimesi müteaddî olduğuna nazaran, o kadınların taharetleri kendilerinden olmayıp, başkasından onlara sirayet etmiş olduğu anlaşılır. Binaenaleyh, dünya kadınları da Cennete girdikten sonra, bir tetahhur ve tasfiye ve tasaykul ameliyatıyla, güzellikte hurilerin derecelerine çıkacaklarına delâlet eder.

﴾وَهُمْ فِيهَا خَالِدُونَ﴿ Yani, “Onlar da, ezvacları da, Cennet de, Cennetin lezaizi de hep ebedîdirler.”

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Tertemiz.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 23-24. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 26-27. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

binaenaleyh : bundan dolayı
delâlet etme : delil olma, işaret etme
ebedî : sonu olmayan sonsuz
ezvaç : eşler, zevceler, hanımlar
fâil : gr. özne; bir fiilin ifade ettiği işi, hareket ve oluşu meydana getireni gösteren kelime
huri : Cennet kızı
hüsün : güzellik
îma : gizli ve ince bir mânâyı işaret etme, gösterme
ism-i mef’ul : gr. bir iş, oluş ve hareketin kendisine yapıldığı veya tesir ettiği şeyi gösteren kelimedir, meselâ
kabil : mümkün, olabilir
keza : bunu gibi
lezaiz : lezzetler
müteaddî : gr. geçişli, etken
müzeyyen : süslenmiş, süslü
nazaran : bakarak
sirayet etme : geçme, yayılma
taharet : temizlik
tasaykul : cilalanma
tasfiye : arındırma
tathir : temizleme
tavsif : vasıflandırma, nitelendirme, özelliklerini anlatma
tef’il bâbı : tef’il kalıbı
tenzih : eksik ve çirkinliklerden arınmış tutma
tetahhur : temizlenme
yed-i kudret : Allah’ın kudret eli
Yükleniyor...