Lügatler :
aba : yünden yapılmış hırka
acz : zayıflık, güçsüzlük
âdi : basit, değersiz
Arabî : Arap, Arap milletinden olan, bedevî
belâgat : sözün düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
bevl : idrar
bevletme : idrar yapma, pisleme
binaenaleyh : bundan dolayı
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
dûn : aşağı
fâik : üstün
galip : üstün
hakaret : küçüklük, basitlik, değersizlik
hakaret-i zahiriye : görünürdeki basitlik, önemsizlik
hâkim kılma : üstün yapma
hakir : hor ve değersiz, basit, önemsiz
haşiye : dipnot, açıklayıcı not
hilkat : yaratılış
husus : konu
îma : gizli ve ince bir mânâyı işaret etme, gösterme
izhar etmek : açıklamak, göstermek
kelâm : söz, ifade; Cenâb-ı Hakkın şânına lâyık tarzda dilediği varlıkla dilediği şekilde konuşma sıfatı—vahiy ve ilham gibi
kelb : köpek
keza : bunun gibi
kudret : güç, iktidar; Cenâb-ı Hakkın dilediği şeyi dilediği zamanda sınırsız güç ve iktidarıyla yapma sıfatı
mugalâta : safsata, demagoji; aldatmak maksadıyla yanıltıcı sözler söyleme
musallat kılma : sataştırma, iliştirme
mutabakat : uygunluk
mümessel-i leh : kendisi için misal getirilen
nisbet : kıyas, oran
Rab : herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulunduran Allah
sanem : put
tabir etme : ifade etme
telvis etmek : kirletmek, pisletmek
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
temsilât : temsiller, analojiler; kıyaslama tarzında benzetmeler
âciz : güçsüz, zavallı
âdi : basit, sıradan
akliyat-ı mahza ve mücerredât : sırf akıl yoluyla kavranan ve bilinen soyut şeyler
alâmet : belirti, işaret
avam : halk
avâm-ı nas : sıradan halk tabakası
beşer : insanlık
bilhassa : özellikle
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
cereyan etme : akma, sürüp gitme
cumhur : çoğunluk
cumhur-u nas : halkın çoğunluğu
delâlet etme : delil olma, işaret etme
ehl-i izzet : itibar, şeref sahibi kimseler
emare : belirti, işaret
evlâ : daha uygun, daha lâyık
fehim : anlayış, kavrayış
hakaik : gerçek mahiyetler, esaslar
hakaik : gerçekler
hakir : hor ve değersiz, önemsiz
hayâ etme : utanma
hikmet : fayda, gaye, sır
ihsan : bağış, ikram
inhisar : sınırlandırma, kayıt altına alma
inzal etme : indirme
irad etme : getirme, söyleme
irşad : doğru yol gösterme
itab etmek : azarlamak
izhar etmek : açıklamak, göstermek
kelâm : söz, ifade
libas : elbise
lütuf : iyilik, ihsan, bağış
mütekellim : konuşan
müteselsil : zincirleme, sıralı, dizili
müteşabihat : insanların sözleriyle ifade edilemeyecek kadar yüksek olan ve ancak temsil ve teşbihlerle anlatılabilen hakikatler
şive : söyleyiş, ifade tarzı, üslûbu
tasarruf : kullanma, faaliyet
tasvir : şekillendirerek anlatma, ifade etme
temsil : analoji; kıyaslama tarzında benzetme
temsilât : temsiller
tenezzül : inme, alçalma
tesir : etki
tevahhuş etme : korkma, ürkme
ülfet etme : alışma, alışkanlık kazanma
ülfet peyda etme : alışkanlık kazanma
üslûp : ifade ve söyleşi tarzı
zikr : anılma, söyleme, ifade edilme
zira : çünkü