Kur’ân-ı Kerim, bu itiraz silsilesini,

1 اِنَّ اللّٰهَ لاَ يَسْتَحْيِۤى اَنْ يَضْرِبَ مَثَلاً مَا ...الخ cümlesiyle bir darbede kırmış ve yıkmıştır:

1. Eşyanın içyüzleri yüksek ve şeffaf olduğundan, bu yüzlerden bahsetmek azamet ve celâle münafi olmadığı gibi; ulûhiyetin iktizası üzerine dış yüzleri çirkin görünenlerin bahsedilmekten, zikredilmekten hâriç tutulmaları, ulûhiyet kanununa muhaliftir. Çünkü bir hâkim, teb’asından çingeneleri hukuk-u medeniyeden ihraç etmez.

2. Belâgat ve hikmetin iktizası üzerine, hakir mânâları ifade için hakir temsillerin zikrinde bir muhalefet yoktur.

3. Âdi temsillerde bir beis yoktur; terbiye ve irşad öyle ister.

4. İnâyet-i İlâhiyenin iktizası üzerine, hakaik, temsilâtla tasvir edilir.

5. Rububiyet ve terbiyenin iktizasına binaen, insanları, kendi aralarında cereyan eden muhavereleri, üslûpları, şiveleriyle irşad etmek lâzımdır.

6. Hikmet ve nizamın iktizası üzerine, Cenâb-ı Hakkın insanlarla konuşması zarurîdir.

Hülâsa: Cenâb-ı Hak, insanlara cüz-ü ihtiyarî vermekle, onları âlem-i ef’âle masdar yaptı. O âlem-i ef’âli bir nizam altında almak üzere kelâmını, yani Kur’ân’ını da resul olarak o âlem-i ef’âle gönderdi. Binaenaleyh, tanzif ve tanzim için yapılan İlâhî bir program, itirazlara mahal olamaz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Cenab-ı Hak, kullarını irşad ve ikaz etmek üzere, sivrisinek gibi bir mahlûkla misal getirmeyi, kâfirlerin keyfi için terk etmez.” Bakara Sûresi, 2:26.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 25. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 28. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdi : basit, değersiz
âlem-i ef’al : fiil ve davranışlar âlemi
azamet : büyüklük, haşmet, yücelik
beis : sakınca
belâgat : sözün düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi
binaen : -dayanarak
binaenaleyh : bundan dolayı
celâl : büyüklük, azamet, haşmet
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
cereyan etme : meydana gelme
cüz-ü ihtiyarî : çok az irade serbestliği
hakaik : hakikatler, gerçek mahiyetler, esaslar
hâkim : hükmeden, idareci
hakir : küçük, değersiz, önemsiz
hikmet : ilim, gaye, fayda
hukuk-u medeniyet : medenî hak ve hürriyetler
hülâsa : öz, özet
ihraç etme : çıkarma
iktiza : bir şeyin gereği, gerektirme
İlâhî : Allah tarafından olan
inâyet-i İlâhiye : Allah’ın inâyeti; bütün yararların, hikmetlerin ve faydaların kaynağı olan düzenlilik
irşad : doğru yol gösterme
kelâm : söz, ifade
mahal : yer, mekan
masdar : kaynak ve türevlerin kendinden doğduğu esas
muhalefet : karşıt olma, aykırılık
muhalif : aykırı, zıt
muhavere : karşılıklı konuşma
münâfi : aykırı, zıt
nizam : düzen
resul : elçi, peygamber
rububiyet : Rablık; herbir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri vermesi, onları terbiye edip idaresi ve egemenliği altında bulundurması
silsile : zincir, sıra, dizi
tanzif : temizleme, temizlik
tanzim : düzenleme
tasvir etme : canlandırarak şekillerle anlatma, ifade etme
teb’a : uyruk, bir idarecinin yönettiği halk
temsil : analoji; kıyaslama tarzında benzetme
temsilât : temsiller
terbiye : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, olgunlaştırma
ulûhiyet : ibadete ve itaat edilmeye lâyık olma, ilâhlık
üslûp : ifade tarzı
الخ : sonuna kadar
Yükleniyor...