Evet, ifrat veya tefrit, delillere karşı bir isyandır. Yani, sahife-i âlemde yaratılan delâil, uhûd-u İlâhiye hükmündedir. O delâile muhalefet eden, Cenâb-ı Hakla fıtraten yapmış olduğu ahdini bozmuş olur. Ve keza ifrat ve tefrit, hayat-ı nefsiye ve ruhiyenin maraz ve hastalığını intaç eden esbabdandır. Buna, fıskın birinci sıfatı olan 1 يَنْقُضُونَ عَهْدَ اللّٰهِ cümlesiyle işaret edilmiştir.

Ve keza, ifrat ve tefrit, hayat-ı içtimaiyeye karşı isyan ateşini yakan iki âmildir. Evet, bu âmiller hayat-ı içtimaiyeyi nizam ve intizam altına alan rabıtaları, kanunları keser, atar. Evet, şehvet veya gazap, haddini aşarsa, ırz ve namuslar payimâl olur, mâsumlar mahvolur. Buna da, fıskın ikinci sıfatı olan 2 وَيَقْطَعُونَ مَاۤ اَمَرَ اللّٰهُ بِهِۤ اَنْ يُوصَلَ cümlesiyle işaret edilmiştir. Ve keza, dünya nizamının bozulmasını intaç edip fesat ve ihtilâle sebebiyet veren iki ihtilâlcidirler. Buna dahi, fıskın üçüncü sıfatı olan 3 وَيُفْسِدُونَ فِى اْلاَرْضِ cümlesiyle işaret edilmiştir.

Evet, fâsık olan kimsenin kuvve-i akliye ve fikriyesi itidali kaybedip safsatalara düşerse, itikadâta ait rabıtaları kesmekle, hayat-ı ebediyesini yırtar, atar. Ve keza, kuvve-i gazabiyesi hadd-i vasatı tecavüz ederse, hayat-ı içtimaiyenin hem yüzünü, hem astarını yırtar, altüst eder. Ve keza, kuvve-i şeheviyesi haddi aşarsa, heva-i nefse tâbi olur, kalbinden şefkat-i cinsiye zâil olur. Kendisi berbat olacağı gibi başkalarını da berbat edecektir. Bu itibarla, fâsıklar hem nev’inin zararına, hem arzın fesadına çalışmış olur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Fâsıklar, Allah’a verdikleri ahidlerini bozarlar.
2 : Allah’ın akrabalar veya mü’minler arasında emrettiği bağları koparırlar.
3 : Onlar yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 25. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 28. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahd : sözleşme, sorumluluk
âmil : sebep, faktör, etken
arz : yeryüzü, dünya
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
delâil : deliller, işaretler, alâmetler; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şeyler
esbab : sebepler
fâsık : yoldan çıkmış, günahkâr
fesat : bozgunculuk
fısk : günah
fıtraten : yaratılış gereği
gazap : öfke, kızgınlık
hadd-i vasat : orta çizgi, normal sınır
hayat-ı ebediye : sonsuz âhiret hayatı
hayat-ı içtimaiye : sosyal hayat
hayat-ı nefsiye ve ruhiye : ruhsal ve psikolojik hayat
heva-i nefse tabi olma : kabiliyet ve duyguları nefsin yasak arzu ve isteklerinin emrine verme
ifrat : aşırılık, normalden yukarı olma
ihtilâl : ayaklanma, karışıklık
intaç : netice verme, doğurma
intizam : düzenlilik, disiplin
itibar : özellik
itidâl : her konuda orta yolu tutma, aşırıya kaçmama
itikadât : inançlar
keza : bunun gibi, böylece
kuvve-i akliye ve fikriye : akıl ve düşünce gücü
kuvve-i gazabiye : öfke duygusu, tepki hissi
kuvve-i şeheviye : şehvet duygusu
mahv : yok olma
maraz : hastalık, illet
muhalefet etme : karşı olma, aykırı davranma
nev’i : çeşit, tür
nizam : düzen
payimâl olma : ayak altına alınma, çiğnenme
rabıta : bağ
safsata : yalan ve uydurma şey
sahife-i âlem : kâinat sayfası
sıfat : nitelik, özellik
şefkat-i cinsiye : kendi cinsine, türdaşına olan şefkat
tefrit : tersine aşırılık, normalden aşağı olma
uhûd-u İlâhiye : Cenâb-ı Hak ile yapılan ahidler, Ona verilen sözler
zâil olma : zâil olma
Yükleniyor...