Âlem-i anâsırda sâkit, sâkin, gizli bir vaziyette iken, birden bire kafile kafile, muayyen bir düsturla, yevmî bir intizamla, bir kast ve hikmet altında âlem-i mevalide intikal eder. Âlem-i mevalidde de, sükût içinde iken, birdenbire acip, garip bir tarz ile nutfeye inkılâp eder. Sonra müteselsil inkılâplar ile “alaka” olur, sonra mudga olur, sonra et, kemik olur. Bu inkılâpların herbirisi, evvelkisine nisbeten daha mükemmel ise de, lâyıkına göre mevattır, yani hayatsızdır.

S - Mevt, hayatın zevalidir. Halbuki o zerrelerde hayat yoktur ki, zevali, mevt olsun.

C - Mevtin o zerrelere ıtlak edilmesi, mecazdır. Sebebi ise, üçüncü, dördüncü düğümleri zihne kabul ettirmek üzere, zihin için bir hazırlamadır.

İkinci mes’ele: 1 فَاَحْيَاكُمْ düğümünü açıyor. Evet, hayat, kudret-i ezeliyenin en büyük ve en ince ve en acip bir mu’cizesidir ve bütün nimetlerden üstündür ve mebde ve meâdın burhanlarından en zahir burhandır. Evet, hayat nevilerinin en ednânebat hayatıdır. Hayat-ı nebatiyenin başlangıcı, çekirdekte veya habbede hayat düğümünün uyanıp açılmasıdır. Bunun keyfiyeti o kadar zahir, o kadar umumî, o kadar melûf iken, zaman-ı Âdemden şimdiye kadar hikmet-i beşerden ve felsefesinden gizli kalmıştır. İşte hayatın ne derece ince olduğu anlaşıldı.

Ve keza, hayatı olmayan bir cisim, en büyük bir dağ da olsa tektir, yetimdir, mekânından başka birşeyle münasebeti yoktur. Lâkin balarısı gibi küçük bir cisim, hayata mazhar olduğu zaman, bütün kâinatla münasebettar olur ve herşeyle alışveriş yapar. Hattâ diyebilir ki, kâinat benim mülkümdür, benim yerimdir. Kâinatın her tarafına gider, havassıyla tasarruf eder, bütün eşya ile kesb-i muarefe eder.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : O, sizi diriltti (dünyaya getirip hayat verdi).
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 26-27. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 29. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : şaşırtıcı, hayret verici
alaka : zigot; döllenmiş hücre
âlem-i anâsır : elementler dünyası, unsurlar âlemi
âlem-i mevâlid : canlılar âlemi, dünyası
burhan : güçlü ve sarsılmaz delil, kanıt
düstur : kural, prensip
ednâ : en basit, en küçük
habbe : çekirdek, tohum
havass : duyular, hisler
hayat-ı nebâtiye : bitkilerin hayatı
hikmet : amaç, gaye
hikmet-i beşer : insanın bilgisi, felsefesi
inkılâp : değişim, dönüşüm
intikal etme : bir yerden başka bir yere göç etme
intizam : düzenlilik
ıtlak etme : verme, sınırı kaldırıp başka şeyleri de dâhil etme
kafile : grup, topluluk
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kast : yönelme, maksat, istek
keyfiyet : durum, nitelik, özellik
keza : bunun gibi
kudret-i ezeliye : Allah’ın ezelden beri var olan kudreti, güç ve iktidarı
lâkin : fakat, ancak
mazhar olmak : ayna olmak, nail olmak
meâd : dönülecek yer; ölümden sonraki yaratılış, ahiret
mebde : başlangıç; ilk yaradılış
mecaz : bir ilgi veya benzetme sonucu gerçek mânâsından başka mânâda kullanılan söz
melûf : alışılmış
mevat : ölüler, cansızlar
mevt : ölüm
mu’cize : bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü şey
muayyen : tayin edilmiş, belirli
mudga : et parçası; embriyo; döllenmiş hücrenin, bütün organlar oluşuncaya kadar geçirdiği dönem
münasebet : alâka, ilgi
münasebettar : alâkalı, ilgili
müteselsil : zincirleme, birbirine bağlı
nebat : bitki
nevi : tür, çeşit
nisbeten : kıyasla, oranla
nutfe : meni
sâkit : sessiz
sükût : sessiz kalma, susma
tasarruf etme : işin içine girme, idare etme, hareket etme
umumî : genel
yevmî : günlük
zahir : açık
zaman-ı Âdem : Hz. Âdem’in (a.s.) yaratılması zamanı
zerre : atom, hücre
zevâl : yok olma, sona erme
Yükleniyor...