Şimdi mezkûr âyetteki cümlelerin heyetlerinden bahsedeceğiz.

Birinci cümle: 1 ﴾كَيْفَ تَكْفُرُونَ بِاللّٰهِ﴿ Bu cümle ile yapılan istifham, o kâfirlerin zihinlerini, gözlerini, yaptıkları kötülüğe, fenalığa çevirtir. Tâ ki, bizzat şekavetlerini görsünler; belki insafa gelip ikrar ederler.

2 ﴾تَكْفُرُونَ﴿’deki hitap, Cenâb-ı Hakkın şiddet-i gazabına işarettir. Çünkü gaipten hitaba yapılan iltifat, ya şiddet-i hiddete veya kesret-i muhabbete işarettir.

تَكْفُرُونَ’ye bedel 3 لاَ تُؤْمِنُونَ’nin zikredilmemesi, onların şiddet-i inatlarına işarettir. Çünkü onlar, hakkaniyeti delâil ile sabit olan imanı terk ve butlanı, burhanlar ile sabit olan küfrü kabul ettiler.

4 ﴾وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا﴿ Bu cümledeki و vâv-ı hâliyedir; yani mâbadinin mâkabline hal olduğuna delâlet eder. Demek تَكْفُرُونَ , وَكُنْتُمْ اَمْوَاتًا’nin fâiline haldir. Halin, zevilhâlin âmili ile beraber olması şarttır. Halbuki burada dört cümle vardır. Bunlardan ikisi mâzi, ikisi müstakbel olduklarından, zevilhâlin âmili olan تَكْفُرُونَ ile zamanca mukarin değildirler. Binaenaleyh و’ın hâliyeti, bir mukaddere işarettir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “[Siz ölü (henüz yok) iken sizi dirilten (dünyaya getirip hayat veren)] Allah'ı nasıl inkar ediyorsunuz!” Bakara Sûresi, 2:28.
2 : İnkar ediyorsunuz.
3 : İman etmiyorsunuz.
4 : “Siz ölü (henüz yok) idiniz.” Bakara Sûresi, 2:28.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 26-27. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 29. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âmil : fâil, özne, işi yapan, etken, sebep
binaenalâhâzâ : bundan dolayı, bunun üzerine
burhan : güçlü ve sarsılmaz, kesin delil
butlan : bâtıllık, yalan, gerçek dışılık
delâil : deliller
delâlet etme : delil olma, işaret etme
fâil : gr. özne; bir fiilin ifade ettiği işi, hareket ve oluşu meydana getireni gösteren kelime
fenalık : kötülük
gaip : görünmeyen, o anda bulunmayan, gr. üçüncü tekil şahıs
hâkezâ : böylece, bunun gibi
hakkaniyet : doğruluk, gerçekçilik
hâl : Arapça gramerde, cümle içinde fâilin (özne), mefûlün (tümleç, nesne) veya her ikisinin durumunu bildiren kelime veya cümle; “Onu yürürken gördüm” cümlesinde “yürürken” hâldir
heyet : bileşenler, grup; kelime, harf vs.’den oluşan genel yapı
hitap : konuşma, seslenme, gr. ikinci tekil şahıs
ikrar etme : kabul etme
iltifat : blğ. bir sözde dinleyicinin zihnini canlı tutma, gönlünü okşama veya onu ikaz etme gibi inceliklere binaen ifade üslubunda yapılan geçiş san’atı; üçüncü şahıs (gaip) kipinden, hazır bulunan ikinci şahıs (muhatap) kipiyle bahsetme gibi
istifham : soru sorma
kâfir : Allah’ı veya Allah’ın bildirdiği kesin olan şeylerden birini inkâr eden kimse
kesret-i muhabbet : muhabbetin çokluğu, büyük sevgi
libas : elbise
mâbadi : sonrası
mâkabli : öncesi
mazhar : erişme, kavuşma
mâzi : geçmiş zaman
mezkûr : anılan, sözü geçen
müstakbel : gelecek zaman
müteselsil : zincirleme, birbirine bağlı
saadet-i ebediye : sonu olmayan, sonsuz mutluluk
şekavet : mutsuzluk, zorluk, sıkıntı
şiddet-i gazab : azabın, cezanın şiddeti
şiddet-i hiddet : şiddetli öfke, kızgınlık
şiddet-i inat : şiddetli, aşırı inat
vâv-ı hâliye : cümlede öznenin, tümlecin veya her ikisinin durumunu bildiren sözün başında bulunan “vav” harfi
zevi’l-hâl : hâl sahibi; hâlin dayandığı, yani durumu açıklanan, bildirilen kelime, “Âlim bir adam gülümseyerek geldi” cümlesinde, “gülümseyerek” hâl, “adam” ise zevi’l-hâldir
zîhayat : canlı, hayat sahibi
zikredilme : anılma, belirtilme
و : vâv-ı hâliye
Yükleniyor...