Burada ise, bütün tecelliyata mazhar bir nüsha-i camia olarak gösterilmiştir. Bu da, ayrı ayrı istidatlara mâlik ve ilim ve istifadelerinin yolları çok olduğundandır. Evet, beşer, zahir ve bâtın havas ve duygularıyla, bilhassa derinliğine nihayet olmayan vicdanıyla kâinatı ihata etmiş bir kabiliyettedir.

İkinci vecih: Cümlelerin birbiriyle irtibatlarıdır.

Şöyle ki: 1 وَعَلَّمَ اٰدَمَ اْلاَسْمَاۤءَ كُلَّهَا cümlesi, 2 اِنِّىۤ اَعْلَمُ مَا لاَتَعْلَمُونَ cümlesinin mazmununu tahkik ve icmâlini tafsil ve ibhamını tefsirdir.

Ve keza, Cenâb-ı Hakkın arzında beşerin halife olması, Allah’ın hükümlerini icra ve kanunlarını tatbik etmesi içindir. Bu ise, tam bir ilme mütevakkıftır.

Ve keza, birinci âyette, kelâmın sevkiyatı iktizasınca şöyle bir takdir olacaktır: Âdem’i halk etti, tesviye etti, cesedine nefh-i ruh etti, terbiye etti, sonra esmâyı tâlim etti ve hilâfete namzet kıldı. Sonra vaktâ ki Âdem’i melâikeye tercih etmekle rüçhan meselesinde ve hilâfet istihkakında ilm-i esmâ ile mümtaz kıldı; makamın iktizası üzerine, eşyayı melâikeye arz ve onlardan muarazayı talep etti; sonra melâike aczlerini hissetmekle Cenâb-ı Hakkın hikmetini ikrar ettiler. Kur’ân-ı Kerim, buna işareten, ثُمَّ عَرَضَهُمْ عَلَى الْمَلٰۤئِكَةِ فَقَالَ اَنْبِؤُنِى بِأَسْمَاۤءِ هٰۤؤُلاَۤءِ اِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ 3 dedikten sonra, قَالُوا evvelce İblisin enaniyet ve kibrine kanarak yaptıkları istifsardan pişman olarak 4 سُبْحَانَكَ لاَ عِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَا عَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ dediler.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah, Âdem’e bütün isimleri öğretti.” Bakara Sûresi, 2:31.
2 : “Şüphesiz ki ben sizin bilmediklerinizi bilirim.” Bakara Sûresi, 2:29
3 : “Sonra Allah bütün varlıkları melâikeye göstererek dedi ki: ‘Eğer iddianızda sadık iseniz, bunların isimlerini bana söyleyiniz.’” Bakara Sûresi, 2:31.
4 : “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Sen her şeyi hakkıyla bilir, her işi hikmetle yaparsın.” Bakara Sûresi, 2:32.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 30. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
arz : yeryüzü, dünya
bâtın (duygu) : görünmeyen, kalb, vicdan ve lâtifeler gibi iç duygular
beşer : insanlık
bilhassa : özellikle
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
delâlet : delil olma, işaret etme
enaniyet : benlik
esmâ : isimler
halife : yeryüzünde Allah’ın emirlerini yerine getirip Onun namına tasarrufta bulunan ve varlıklar üzerinde Onun adına egemen olan insan
halk etme : yaratma
havas : duygular
hikmet : amaç, gaye
hilâfet : halifelik
ibham : belirsiz, kapalı bırakma
İblis : şeytan
icmâl : özet, kısaltılmış
icra : yerine getirme, yürütme
ihata : içine alma, kapsama
ikrar : kabul etme, doğrulama
iktiza : bir şeyin gereği
ilm-i esmâ : isimleri bilme, isimlerin bilgisi
irtibat : ilişki, alâka
istidat : aşçılık, yazarlık gibi ruha konulan sayısız beceri ve meziyetlerin her biri
istifade : faydalanma, yararlanma
istihkak : lâyık olma, hak etme
kabiliyet : yetenek
kâinat : evren, yaratılmış herşey
kelâm : kelime, ifade
keza : bunun gibi
mâlik : sahip
mazhar : ayna, nail olma
mazmun : kapsam, içerik, anlam, mânâ
melâike : melekler
muâraza : sözle mücadele, karşı gelme
mümtaz : seçkin, üstün
mütevakkıf : –e bağlı
namzet : aday
nefh-i ruh : ruh üfürme, ruh verme
nihayet : son
nüsha-i câmia : çok geniş ve kapsamlı nüsha
rüçhan : üstünlük
sevkiyât : sevkler, bir yere göndermeler
tafsil : ayrıntılı olarak açıklama
tahkik : kesinleştirme
takdir : lâfız olarak zikredilmediği halde, görünen lâfzın altında kapalı olarak bulunan sözü belirleme
talim : öğretme
tatbik : uygulama
tecelliyât : yansımalar, İlâhî isimlerin varlıklar üzerinde eserini göstermesi
tefsir : açıklama, yorum
terbiye etme : belli bir amaca erişecek şekilde geliştirme, yetiştirme
tesviye : düzeltme
vaktâ : ne zaman
vecih : şekil, tarz, yön, yüz
zahir (duygu) : görünen dış duyular
Yükleniyor...