Sonra vaktâ ki istidatlarının adem-i camiiyetinden dolayı, melâikenin aczi zahir oldu; makamın iktizası üzerine, Âdem’in iktidarının beyanı icap etti ki, muaraza tamam olsun.

Bunun için, 1 قَالَ يَاۤ اٰدَمُ اَنْبِئْهُمْ بِاَسْمَاۤئِهِمْ hitabıyla Âdem’e ferman etti.

Sonra, vakta ki mesele tebeyyün etti ve hikmetin sırrı zahir oldu, geçen cevab-ı icmâlînin bu tafsilâta netice kılınması makamın iktizasından olduğuna binaen,

قَالَ اَلَمْ اَقُلْ لَكُمْ اِنِّىۤ اَعْلَمُ غَيْبَ السَّمٰوَاتِ وَاْلاَرْضِ
وَاَعْلَمُ مَا تُبْدُونَ وَمَا كُنْتُمْ تَكْتُمُونَ
2
Yani, “Sizin ketmettiğiniz şeyi bilirim.”

Şu mukavele ve mükâlemeden anlaşılıyor ki, İblisin enaniyeti, kibri, melâikeye sirayet etmiştir ve yaptıkları istifsara, bir taifenin itirazı da karışmıştır.

Üçüncü vecih: Cümlelerin heyet ve nükteleri:

3 ﴾وَعَلَّمَ اٰدَمَ اْلاَسْمَاۤءَ كُلَّهَا﴿ Yani, Cenâb-ı Hak, Âdem’i (a.s.) bütün kemâlâtın mebâdisini tazammun eden âli bir fıtratla tasvir etmiştir ve bütün maâlînin tohumlarına mezraa olarak yüksek bir istidatla halk etmiştir ve mevcudatı ihata eden ulvî bir vicdan ve ihatalı on duyguyla teçhiz etmiştir ve bu üç meziyet sayesinde, bütün hakaik-i eşyayı öğretmeye hazırlamıştır, sonra bütün esmâyı kendisine öğretmiştir. Demek bu cümlenin evvelindeki وَ şu mukadder olan üç cümleye işarettir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Cenab-ı Hak dedi ki: ‘Ya Âdem! Bunların isimlerini onlara söyle.’” Bakara Sûresi, 2:33.
2 : “Cenab-ı Hak dedi ki: ‘Size demedim mi semavat ve arzın gaybını bilirim ve sizin izhar ettiğinizi ve gizlediğinizi bilirim.’” Bakara Sûresi, 2:33.
3 : “Allah, Âdem'e bütün isimleri öğretti.” Bakara Sûresi, 2:31.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 30. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : acizlik, güçsüzlük
adem-i câmiiyet : kapsamlı olmama
âlî : yüce, yüksek
beyan : açıklama, anlatım
binaen : -dayanarak
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
cevab-ı icmâlî : kısa cevap
enaniyet : benlik
ferman : buyruk, emir
fıtrat : mizaç, karakter
halk etme : yaratma
heyet : bileşenler; cümlenin parçalarından, bölümlerinden oluşan genel yapı
hikmet : amaç, gaye
hitab : konuşma
İblis : şeytan
icap etmek : gerektirmek
ihata : içine alma, kapsama
iktidar : kudret, güç
iktiza : gerektirme
istidat : aşçılık, yazarlık gibi ruha konulan sayısız beceri ve meziyetlerin her biri, kabiliyet
istifsâr : açıklamasını isteyerek soru sorma
kemâlât : mükemmellikler, faziletler
ketmetme : gizleme örtme
kibir : büyüklenme, kendini büyük görme
maâlî : şerefler, yükseklikler
mebâdi : başlangıçlar, çekirdekler, prensipler, ilkeler
melâike : melekler
mevcudat : varlıklar, var edilenler
meziyet : üstün özellik
mezraa : tarla
muâraza : sözle mücadele
mukavele : sözleşme
mükâleme : karşılıklı konuşma
nükte : ince ve derin mânâ
sirayet etme : geçme, bulaşma
tafsilât : ayrıntılar
taife : grup, topluluk
tasvir : anlatım, ifade etme
tazammun : içerme, içine alma
tebeyyün : açıklığa kavuşma, açıklanma
teçhiz : cihazlandırma, donatma
ulvî : yüksek, yüce
vaktâ : ne zaman
vecih : şekil, tarz, yön, yüz
zahir : açık
Yükleniyor...