Ve keza 1 وَعَلٰى سَمْعِهِمْ kelimesiyle, küfür sebebiyle kulağa ait pek büyük bir nimeti kaybettiklerine işaret edilmiştir. Hattâ kulaktaki zar, nur-u iman ile ışıklandığı zaman, kâinattan gelen mânevî nidaları işitir. Lisan-ı hal ile yapılan zikirleri, tesbihatları fehmeder. Hattâ o nur-u iman sayesinde rüzgârların terennümatını, bulutların nâralarını, denizlerin dalgalarının nağamatını ve hâkezâ yağmur, kuş ve saire gibi her neviden Rabbânî kelâmları ve ulvî tesbihatı işitir. Sanki kâinat, İlâhî bir musikî dairesidir. Türlü türlü avazlarla, çeşit çeşit terennümatla kalblere hüzünleri ve Rabbânî aşkları intiba ettirmekle kalbleri, ruhları, nuranî âlemlere götürür, pek garip misalî levhaları göstermekle o ruhları ve kalbleri lezzetlere, zevklere garkeder.

Fakat o kulak, küfürle tıkandığı zaman, o leziz, mânevî, yüksek savtlardan mahrum kalır. Ve o lezzetleri îras eden avazlar, mâtem seslerine inkılâp eder. Kalbde, o ulvî hüzünler yerine, ahbabın fıkdanıyla ebedî yetimlikler, mâlikin ademiyle nihayetsiz vahşetler ve sonsuz gurbetler hasıl olur.

Bu sırra binaendir ki, şeriatça bazı savtlar helâl, bazıları da haram kılınmıştır. Evet, ulvî hüzünleri, Rabbânî aşkları îras eden sesler helâldir. Yetimâne hüzünleri, nefsânî şehevâtı tahrik eden sesler haramdır. Şeriatın tayin etmediği kısım ise, senin ruhuna, vicdanına yaptığı tesire göre hüküm alır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Kulakları üzerine de.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 5. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 7. âyetin Tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem : yok olma, yokluk
ahbab : dostlar, sevgililer
avaz : ses, sada; sesleniş
ebedî : sonu olmayan sonsuz
fehmetmek : anlamak
fıkdan : kaybolma
garip : şaşırtıcı, harika
garketmek : boğmak
hâkezâ : işte bunun gibi, böylece
hasıl olma : meydana gelme
haşerat-ı muzırra : zararlı böcekler
içtinap : kaçınma
İlâhî : Allah’a ait ve Ona yönelik
inkılâp etme : dönüşme
intiba ettirmek : basmak, nakşetmek; iz ve tesir bırakmak
îras etmek : netice vermek
kavîleşmek : güçlenmek, kuvvetlenmek
keza : bunun gibi, böylece
küfür : nimeti örtmek, inkâr, inançsızlık
lisan-ı hal : hal dili
mahrum : yoksun
mâlik : sahip
mânevî : mânâ ile ilgili, maddî olmayan
mâtem : yas
misalî : görüntüye dayalı
müzeyyen : süslü
nağamat : nağmeler, hoş ve güzel sesler
nefsânî : nefse ait, nefsin hoşuna gider şekilde
nevi : çeşit, tür
nidâ : ses, sesleniş
nimet-i basariye : görme nimeti
Nuranî âlem : nurlu, aydınlık âlem
nur-u iman : iman nuru, ışığı
Rabbânî : Rabbe ait ve Ona yönelik
reyhân : hoş ve güzel koku veren çiçek
ruh : canlı, şuurlu, çevresini görüp gösteren hayat kaynağı olan nurlu varlık
rüyet : görme, görüş
saire : diğer, başka
savt : ses
şeriat : Allah tarafından bildirilen İlâhî emir ve yasaklara dayanan hükümlerin hepsi, İslâmiyet
tahrik etme : harekete geçirme
terennümat : terennümler; dile getirilen sesler
tesbihat : Allah’ı her türlü noksan ve kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
ulvî : yüce, yüksek
vicdan : kalbe ait hislerin mazharı, aynası
Yükleniyor...