اِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا سَوَاۤءٌ عَلَيْهِمْ ءَاَنْذَرْتَهُمْ اَمْ لَمْ تُنْذِرْهُمْ لاَيُؤْمِنُونَ 1
Bu cümlenin mâkabliyle cihet-i nazmı:

Arkadaş! Cenâb-ı Hakkın sıfât-ı ezeliye âleminde biri celâlî, diğeri cemalî, iki türlü tecellîsi vardır. Celâl ile cemâlin sıfât-ı ef’al âleminde tecellîsinden lütuf ve kahır, hüsün ve heybet tezahür eder. Ef’al âlemine tecellî edince, tahliye تَحْلِيَه ile tahliye تَخْلِيَه, (tezyin ile tenzih) doğar. Âsâr ve a’mâl âleminden âlem-i âhirete intıba’ edince, lütuf Cennet ve nur olarak, kahır da Cehennem ve nar olarak tecellî eder.

Sonra âlem-i zikre in’ikâs edince, biri hamd, diğeri tesbih olmak üzere iki kısma ayrılır. Sonra âlem-i kelâmda tecellî edince, kelâmın emir ve nehye taksimine sebep olur. Sonra âlem-i irşada intikal edince, irşadı tergib ve terhib, tebşir ve inzara taksim eder. Sonra vicdana tecellî edince, reca ve havf husule gelir. Sonra irşadın iktizasındandır ki, havf ile reca arasındaki müvazene devamla muhafaza edilsin ki, reca ile doğru yollara sülûk edilsin, havf ile de, eğri yollara gidilmesin; ne Allah’ın rahmetinden me’yus, ne de azabından emin olunsun.

İşte böylece teselsül eden şu hikmetten dolayı, Kur’ân-ı Kerim, aleddevam, tergibden sonra terhib; ve ebrarı medhettikten sonra füccârı zemmetmiştir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “İnkâr edenlere gelince, sen onları inkârlarının âkıbetinden sakındırsan da birdir, sakındırmasan da...” Bakara Sûresi, 2:6.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 5. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 7. âyetin Tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i âhiret : öldükten sonraki hayat, âhiret âlemi
âlem-i irşad : irşat, doğru yolu gösterme âlemi
âlem-i kelâm : söz dünyası
âlem-i zikre in’ikâs etme : zikir dünyasına yansıma
âsâr ve a’mâl âlemi : eserler ve ameller âlemi, dünyası
Celâl : Allah’ın sonsuz azamet, haşmet ve yücelik sahibi olması
celâlî : Allah’ın sonsuz büyüklük, yücelik, haşmet ve heybetine dair, isim ve sıfatlarının tecellisiyle ilgili; kudret ve kahr tecellisi gibi
Cemâl : Allah’ın sonsuz güzellik, rahmet, merhamet ve lütuf sahibi olması
cemalî : Allah’ın sonsuz lütuf, ihsan, rahmet ve merhametine dair isim ve sıfatlarının tecellisiyle ilgili; lütuf ve cemal tecellisi gibi
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet-i nazm : tertip ve diziliş yönü, alâkası, irtibatı
hamd : şükür, övgü
havf : korku; Allah’tan korkarak azabına ve gazabına uğrayabileceğini düşünme
heybet : saygıyla beraber korku duygusunu uyandıran hal, haşmet
husule gelme : meydana gelme
hüsün : güzellik
iktiza : gereklilik
in’ikas : yansıma
intıba’ : aksetme, damgasını vurma
intikal : geçme
inzar : uyarma, ikaz etme
irşad : doğru yolu gösterme, uyarma
kahır : üstünlük, galebe (bk. ḳ-h-r)
kelâm : söz, kelime
lütuf : ihsan, ikram, bağış
mâkabli : öncesi
me’yus : ümitsiz
müvazene : ölçü, denge
nar : ateş
nehy : yasak
rahmet : şefkat, merhamet, bağış
reca : ümit; Allah’ın lütfuna ve nimetine erişebileceğini ümit etme
sıfât-ı ef’al âlemi : Cenâb-ı Hakkın fiillerinin sıfatları âlemi
sıfât-ı ezeliye âlemi : ezelden beri Allah’ın zatında bulunan nitelikler âlemi
sülûk etmek : yönelmek, yola girmek
tahliye تَحْلِيَه : tezyin; güzel özelliklerle donatmak, süslemek
tahliye تَخْلِيَه : tenzih; noksanlardan uzak tutma
tebşir : müjdeleme
tecellî : yansıma
tenzih : kusur ve çirkinlikten uzak tutma
tergib : isteklendirme, şevklendirme
terhib : dehşete düşürme, korkutma
tesbih : Allah’ı her türlü kusurdan yüce tutarak şanına lâyık ifadelerle anma
tezahür : görünmek, ortaya çıkmak
tezyin : süslemek
vicdan : kalbe ait hislerin mazharı, aynası
Yükleniyor...