S - Bu cümle ile 1 اِنَّ اْلاَبْرَارَ لَفِى نَعِيمٍ - وَاِنَّ الْفُجَّارَ لَفِى جَحِيمٍ cümlesi arasında ne gibi bir fark vardır ki, orada atıf var, burada yoktur?
C - Atfın hüsnü, münasebetin hüsnüne bakar. Hüsn-ü münasebet, her iki cümleden takip edilen arz ve maksadın bir olmasına mütevakkıftır. Halbuki oradaki maksat, burada yoktur. Burada birinci cümledeki maksat, Kur’ân’ın medhine incirar eden mü’minlerin medhidir. İkinci cümleden maksat, yalnız tahvif ve terhib için kâfirlerin zemmidir. Bu ise Kur’ân’ın medhiyle alâkadar değildir.
Sonra bu cümlenin ihtiva ettiği eczanın nazmında tezahür eden letaif cihetine bakalım. اِنَّ ile 2 اَلَّذِينَ mevkilere göre ifade ettikleri nüktelerden maada, belâgatçe kıymetli sayılan iki nükteyi daha tazammun etmişlerdir ki, Kur’ân, pek çok yerlerinde اِنَّ ile اَلَّذِينَ’yi mükerreren zikretmiştir.
Tahkiki ifade eden اِنَّ’deki nükte şöyle tasvir edilebilir ki: اِنَّ herhangi bir cümlede bulunursa, o cümlenin damını deler, hakikate nüfuz eder. Ve o dâvâyı veya hükmü aşağıya indirir. Hakikate yapıştırmakla, o hükmün hayalî veya zannî veya mevzu veya hurafe hükümlerden olmadığını ve ancak hakaik-i sâbiteden olduğunu ispat eder.
Bu cümlede اِنَّ’nin hususî nüktesi: Bu âyetin muhatabı olan Hazret-i Muhammed’e (a.s.m.) şek ve inkâr bulunmadığı halde şek ve inkârı ref etmek şe’ninde olan اِنَّ ile karşılanması, onların iman etmesi için Peygamberin (a.s.m.) şiddet-i hırsına işarettir.
C - Atfın hüsnü, münasebetin hüsnüne bakar. Hüsn-ü münasebet, her iki cümleden takip edilen arz ve maksadın bir olmasına mütevakkıftır. Halbuki oradaki maksat, burada yoktur. Burada birinci cümledeki maksat, Kur’ân’ın medhine incirar eden mü’minlerin medhidir. İkinci cümleden maksat, yalnız tahvif ve terhib için kâfirlerin zemmidir. Bu ise Kur’ân’ın medhiyle alâkadar değildir.
Sonra bu cümlenin ihtiva ettiği eczanın nazmında tezahür eden letaif cihetine bakalım. اِنَّ ile 2 اَلَّذِينَ mevkilere göre ifade ettikleri nüktelerden maada, belâgatçe kıymetli sayılan iki nükteyi daha tazammun etmişlerdir ki, Kur’ân, pek çok yerlerinde اِنَّ ile اَلَّذِينَ’yi mükerreren zikretmiştir.
Tahkiki ifade eden اِنَّ’deki nükte şöyle tasvir edilebilir ki: اِنَّ herhangi bir cümlede bulunursa, o cümlenin damını deler, hakikate nüfuz eder. Ve o dâvâyı veya hükmü aşağıya indirir. Hakikate yapıştırmakla, o hükmün hayalî veya zannî veya mevzu veya hurafe hükümlerden olmadığını ve ancak hakaik-i sâbiteden olduğunu ispat eder.
Bu cümlede اِنَّ’nin hususî nüktesi: Bu âyetin muhatabı olan Hazret-i Muhammed’e (a.s.m.) şek ve inkâr bulunmadığı halde şek ve inkârı ref etmek şe’ninde olan اِنَّ ile karşılanması, onların iman etmesi için Peygamberin (a.s.m.) şiddet-i hırsına işarettir.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : “İhlas ile kulluk edenler, nimetlerle dolu Cennet içindedir. Günaha dalan kâfirler ise Cehennem ateşindedir.” İnfitar Sûresi, 82:13-14.
2 : O kimseler ki .
2 : O kimseler ki .
Önceki Risale: 5. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 7. âyetin Tefsiri