S - İlm-i ezelînin veya irade-i ezeliyenin bir fiille taallûkları ihtiyara mahal bırakmıyor.

C - Birincisi: Abdin ihtiyarından neş’et eden bir fiile ilm-i ezelînin taallûku, o ihtiyara münafi ve mâni değildir. Çünkü müessir, ilim değildir, kudrettir. İlim, malûma tâbidir.

İkincisi: İlm-i ezelî, muhit olduğu için, müsebbebatla esbabı birlikte abluka eder, içine alır. Yoksa ilm-i ezelî, zannedildiği gibi uzun bir silsilenin başı değildir ki, esbabdan tegafül ile, yalnız müsebbebat o mebdee isnad edilsin.

Üçüncüsü: Malûm nasıl bir keyfiyet üzerine olursa, ilim öylece taallûk eder. Öyleyse, malûmun mekayisi ve esbabı, kadere isnad edilemez.

Dördüncüsü: Zannedildiği gibi, irade-i külliyenin bir defa müsebbebe, bir defa da sebebe ayrı ayrı taallûku yoktur. Ancak, müsebbeple sebebe bir taallûku vardır.

Bu mezheplerin nokta-i nazarlarını bir misal ile izah edelim:

Bir adam, bir âletle bir şahsı öldürse, sebebin mâdum olduğunu farz edersek, müsebbebin keyfiyeti nasıl olur?

Ehl-i Cebrin nokta-i nazarları: “Ölecekti.” Çünkü, onlarca taallûk ikidir. Ve sebeple müsebbeb arasında inkıta câizdir.

Ehl-i İ’tizalce: “Ölmeyecekti.” Çünkü onlarca muradın iradeden tahallüfü câizdir.

Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaatçe, bu misalde sükût ve tevakkuf lâzımdır. Çünkü, irade-i külliyenin sebeple müsebbebe bir taallûku vardır. Bu itibarla, sebebin ademi farz edilirse, müsebbebin de farz-ı ademi lâzım gelir. Çünkü taallûk birdir. Cebir ve İ’tizal, ifrat ve tefrittir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 6. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 8. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

abd : kul
abluka etme : kuşatma
acz : acizlik, güçsüzlük
âdetullah : Allah’ın tabiata koyduğu kanun ve prensipleri
cereyan etme : akma, sürüp gitme, devam etme
cevaz olmama : caiz olmama
emr-i itibarî : itibarî emir; gerçekte olmadığı halde varsayılan iş, olgu
esbab : sebepler
Eş’arî mezhebi :
halel : eksik, kusur
hâsıl-ı bilmasdar : bir şeyin kaynağından ortaya çıkan, gerçek tesir sahibinden meydana gelen fiil; meselâ, “vurmak” masdar, “acı” ise hâsıl-ı bilmasdardır
hülâsa : kısaca, özet olarak
ihtiyar : irade, seçim
ikab : ceza
illet-i tâmme : tam illet; bir şeyin varlığı için gerekli olan sebeplerin tamamı
ilm-i ezelî : Allah’ın herşeyi ve bütün zamanları kuşatan sonsuz ilmi
irade-i ezeliye : ezelî olan Allah’ın iradesi
irade-i külliye : Allah’ın herşeyi kaplayan iradesi
isnad : dayandırma
istilzam etme : gerektirme
itibarî : gerçekten öyle olmadığı halde öyle sayılan; saymaca
kader : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce bilmesi, takdir etmesi, plânlaması
keyfiyet : nasıllık, nitelik
kudret : Allah’ın güç ve iktidarı
mâdum : yok olan
malûm : bilinen
malumun mekayisi : bilinenin ölçüleri
mâni : engel
masdar : gr. şahıs ve zaman göstermeyen, ancak olumlu veya olumsuz bir fiil ve oluşa delâlet eden kelimedir ve bütün fiil ve türevler kendinden doğar; kaynak kelime
Mâturidî mezhebi :
mebde : başlangıç
mevcud : var olan
mevcudat : varlıklar, yaradılmışlar
meyelân : meyil, eğilim
muhit : kapsamlı, kuşatıcı
müessir : etki, tesir eden
münafi : zıt, aykırı
müsebbebat : sebeplere bağlı olarak ortaya çıkan şeyler, neticeler, sonuçlar
mütevakkıf : bağlı, vâbeste
neş’et etme : doğma, meydana gelme
silsile : sıra, dizi
sübut : sabit olma, kesin olma
şehadet : tanıklık
taallûk : bağlanma, ilişki
tâbi : bağlı
tabir : ifade etme
tasarruf etmek : dilediği gibi kullanmak
tayin : belirleme
tegafül : gaflet etme, habersiz olma
vaki olma : olma, meydana gelme
vuku : meydana gelme
vücud : varlık, var olma
adem : yokluk
caiz : sakıncasız, doğru
Cebir : Cebriye mezhebi
ehl-i Cebr : Cebriye mezhebine bağlı olanlar
ehl-i İ’tizal : Mu’tezile mezhebinden olanlar
ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat :
farz-ı adem : yok farzetme, sayma
İ’tizal : Mu’tezile mezhebi
ifrat : aşırılık, aşırı gidip sapma
inkıta : kesinti, kopukluk
irade-i külliye : Allah’ın her şeyi kaplayan iradesi
izah etme : açıklama
keyfiyet : nasıllık, nitelik
mâdum : yok, var olmayan
mezheb : ekol, dinde tutulan yol
misal : örnek
müsebbeb : netice, eser, sebebin sonucu
nokta-i nazar : bakış noktası, açısı
sükût : susma
taallûk : bağlanma, ilişki, aksetme
tahallüf : aykırı olma
tefrit : tersine aşırılık, normalin altında kalıp sapma
tevakkuf : durma
Yükleniyor...