Evet, nasıl ki bütün aktar-ı bedene mâü’l-hayatı neşreden o cism-i sanevberî, bir makine-i hayattır ve maddî hayat onun işlemesiyle kaimdir; sekteye uğradığı zaman cesed de sukuta uğrar.

Kezalik, o lâtife-i Rabbaniye a’mâl ve ahvâl ve mâneviyatın hey’et-i mecmuasını hakikî bir nur-u hayat ile canlandırır, ışıklandırır; nur-u imanın sönmesiyle, mahiyeti, meyyit-i gayr-ı müteharrik gibi bir heykelden ibaret kalır.

1 ﴾ وَعَلٰى سَمْعِهِمْ ﴿’de عَلٰى’nın tekrarı, kalb ile sem’a vurulan hatemlerin herbirisi müstakil bir nevi delâile ait olduğuna işarettir.

Evet, kalbin hatmi, delâil-i kalbiye ve vicdaniyeye aittir. Sem’in hatmi, delâil i nakliye ve hariciyeye aittir. Ve keza, her iki hatmin bir cinsten olmadığına bir remizdir.

S - Kalb ile basar’ın cem’ sîgasıyla, sem’in müfred suretinde zikirlerinde ne gibi bir hikmet vardır?

C - Kalb ile basarın taallûk ettikleri şeyler mütehalif, yolları mütebayin, delilleri mütefavit, talim ve telkin edicileri mütenevvidir. Sem’ ise, kalb ve basarın hilâfına, masdardır. İşittiren ferttir. Cemaatin işittikleri, ferttir. İşiten fert, ferd olur. Bunun için müfred olarak iki cem’in arasına düşmüştür.

S - Kalbden sonra tercihen sem’in zikredilmesi neye binaendir?

C - Melekât ve malûmat-ı kalbiye, alelekser kulak penceresinden kalbe girerler. Bu itibarla, sem’, kalbe yakındır. Ve aynı zamanda, cihât-ı sitteden malûmat aldığı cihetle kalbe benziyor. Zira göz, yalnız ön ciheti görür. Bunlar ise her tarafı görürler.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Kulakları üzerine de…
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 6. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 8. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mâl : ameller
ahvâl : durumlar, haller
aktar-ı beden : bedenin her tarafı
alelekser : çoğunlukla
basar : görme; görme duyusu
cem’ sigası : gr. çoğul kipi
cem’ : gr. çoğul
cemaat : topluluk
cihât-ı sitte : altı yön
cihet : yön, taraf
cism-i sanevberî : çam kozalağı şeklinde olan cisim; kalb
delâil : deliller
delâil-i kalbiye ve vicdaniye : kalbe ve vicdana ait deliller
delâil-i nakliye ve hariciye : haber şeklinde aktarılan delillerle maddî deliller
delil : işaret, alâmet; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şey
ferd : tek, bir, birey
hakikî : gerçek
hatem : mühür
hatm : mühürlenme
hey’et-i mecmua : bir şeyin bütünü, genel yapı
hikmet : sır, gaye, maksat
hilâfına : tersine, aksine
kaim : ayakta duran
keza : bunun gibi, böylece
kezalik : böylece, bunun gibi
lâtife-i Rabbaniye : İlâhî hakikatleri hisseden ve mânevî zevkleri alan his, duygu
mahiyet : asıl nitelik, temel özellik
makine-i hayat : hayat makinesi
malûmat : bilgiler, bilinenler
malûmat-ı kalbiye : kalbe ait bilgiler; kalb yoluyla bilinenler
masdar : gr. şahıs ve zaman göstermeyen, ancak olumlu veya olumsuz bir fiil ve oluşa delâlet eden kelimedir ve yani bütün fiil ve türevler kendinden doğar; kaynak kelime
mâü’l-hayat : hayat suyu; kan
melekât : melekeler; tekrarla yapılan iş veya tecrübelerden sonra elde edilen bilgi ve beceriler
meyyit-i gayr-ı müteharrik : hareketsiz ölü, ölü gibi hareketsiz
müfred : gr. tekil
müstakil : bağımsız
mütebayin : ayrı
mütefavit : değişik
mütehalif : farklı
mütenevvi : çeşitli
neşretmek : dağıtmak, yaymak
nur-u hayat : hayat nuru, ışığı
nur-u iman : iman nuru, aydınlığı
remiz : gizli bir mânâyı ince bir işaretle gösterme
sekteye uğrama : durma
sem’ : işitme, işitme duyusu
sukuta uğrama : düşme, yıkılma
suret : şekil, biçim
taallûk etme : ilgili olma, bağlı olma
talim : öğretme, eğitme
telkin : fikir verme, öğüt verme, nasihat etme
Yükleniyor...