Birincisi: Kur’ân’ın, münafıkların şahıslarını tayin etmeyerek umumî bir sıfatla onlara işaret etmesi, Resul-ü Ekremin (a.s.m.) siyasetine daha münasiptir. Zira münafıkların şahıslarının tayiniyle kabahatleri yüzlerine vurulsaydı, mü’minler nefsin desisesiyle vesveseye düşerlerdi. Halbuki vesvese havfe, havf riyaya, riya nifaka müncer olur.

Ve keza, eğer Kur’ân onları tayinle takbih etseydi, “Resul-ü Ekrem (a.s.m.) mütereddittir, etbâına emniyeti yoktur” denilecekti.

Ve keza, bazan kötülük ifşa edilmezse tedricen zail olması ihtimali vardır. Fakat teşhir edildiği takdirde, kötülüğü yapan kimsenin hiddetini tahrik eder, fenalığı daha fazla yapmasına bâis olur.

Ve keza, nâs gibi umûmî bir sıfatın nifaka münafi olması, hususî sıfatların daha ziyade münafi olmasına delâlet eder. Zira, insan mükerremdir. Bu gibi rezaleti işlemek insaniyetin şânından değildir.

Ve keza, nâs tabiri, nifakın bir taife veya bir tabakaya mahsus olmayıp, hangi taife olursa olsun, insan nev’inde bulunmasıdır.

Ve keza, nâs tabiri, nifak bütün insanların haysiyet ve şereflerini ihlâl eden bir rezalet olduğundan, enzâr-ı âmmeyi nifakın aleyhine çevirtmekle izale ve adem-i intişarına çalışmaları lüzumuna işarettir.
Önceki Risale: 7. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 9-10. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i intişar : yayılmama
bâis : sebep, neden
cem’ : gr. çoğul
dâvâ : iddia
delâlet etmek : işaret etmek, göstermek
desise : hile, aldatma
enzâr-ı âmme : genelin bakışı, görüşü, kamuoyu
etbâ : tâbi olanlar, bağlı olanlar
fena : kötülük, çirkinlik
havf : korku
haysiyet : itibar, şeref
hiddet : kızgınlık, öfke
hikmet : sır, gaye, maksat
hususî : özel
ifşa : yayma
ihlâl etme : bozma
izale : yok etme, giderme
kabahat : suç
keza : böylece, bunun gibi
letâfet : incelik, güzellik
mahsus : özel, has
merci : dönme yeri, başvurulan yer
mevsuf : nitelendirilen; burada “biz” inandık diyen, münafıklar kastediliyor
mü’min : iman eden, Allah’a ve Onun bildirdiği şeylere inanan
müfred : gr. tekil
mükerrem : ikram edilen, ikrama mazhar olan
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
münafi : aykırı, zıt
müncer olma : sürüklenme, bir yere çekilip dayanma
mütereddit : kararsız, şüpheli
nâs : insanlar
nefs : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
nev’i : tür, cins
nifak : iki yüzlülük
Resul-ü Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
rezalet : alçaklık
riya : gösteriş
sîga : gr. kip, kalıp
tahrik : harekete geçirme
taife : topluluk, grup
takbih : çirkinlikle niteleme, çirkin bulma
tayin : belirtme
tedricen : yavaş yavaş
telaffuz etme : söyleme, ifade etme
teşhir edilme : açıp dökme, gözler önüne serme
umûmî : umuma ait, genel
vesvese : kuruntu, şüphe, zan
zail olma : yok olma
zarif : ince, kibar
Yükleniyor...