S – 1 يَقُولُ ile 2 اٰمَناَّ nın mercileri bir iken, birisinin müfred, diğerinin cem’ sîgasıyla zikirlerinde ne hikmet vardır?

C - Zarif bir letâfete işarettir ki, imanın mevsufu cem’ ise de telaffuz eden müfreddir. 3 يَقُولُ اٰمَناَّ cümlesi, onların iman dâvâlarını hikâyedir. Bu cümlede dâvâlarının reddine iki cihetle işaret edildiği gibi, dâvâlarının takviyesine de iki vecihle ima edilmiştir. Şöyle ki: يَقُولُ kelimesi, madde cihetiyle onların iman dâvâsının ayn-ı itikad olmayıp ancak kuru bir sözden ibaret olduğuna işarettir. Kezâlik, muzari sîgasıyla zikrinde, onları aleddevam yaptıkları müdafaaya sevk eden, vicdanî bir sebep değildir, ancak halka karşı bir riyakârlık olduğuna işarettir.

Dâvâlarının takviyesine yapılan işaretler ise, اٰمَناَّ fiil-i mazînin hey’etinden “Biz ehl-i kitap cemaatleri, eskiden beri mü’miniz. Şimdi imandan geri kalmamıza imkân yoktur” gibi takviye edici bir delil tereşşuh ettiği gibi, cem’e râci olan نَا zamirinden de “Bizler bir fert gibi değiliz, ancak muhteşem bir cemaatiz. Yalana tenezzül etmeyiz” gibi ikinci bir takviye daha çıkıyor.

4 ﴾ بِاللّٰهِ وَبِالْيَوْمِ اْلاٰخِرِ ﴿ Kur’ân-ı Kerim, hikâye ettiği şeyleri ya aynıyla alır veya meâlinin ahzıyla veyahut ibaresinin telhisiyle bir tasarruf yapar. Birinci ihtimale göre, onların erkân-ı imaniyeden yalnız bu iki rüknü izhar etmeleri, rükünlerin en mühimlerini izhar etmekle sadakatlerini göstermeye işarettir. Ve aynı zamanda, onlardan en ziyade kabule şayan, zûumlarınca bu iki rükündür. İkinci ihtimale nazaran, Cenâb-ı Hakkın, imanın rükünleri içinde kutup sayılan bu iki rüknü tahsis etmesi, onların kuvvetle iddia ettikleri iman, dine iman olmadığına işarettir. Çünkü bu iki rüknün de muktezasına amel ve itikad etmemişlerdir. ب ’nin tekrarı, her iki rükne olan imanın bir cihetten olmadığına işarettir. Çünkü, Allah’a iman, Allah’ın vücud ve vahdetine imandır. Yevm-i âhirete iman ise, o günün hak olduğuna ve muhakkak geleceğine imandır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Diyor ki.
2 : İman ettik.
3 : İman ettik derler.
4 : Allah'a ve âhiret gününe.
Önceki Risale: 7. âyetin Tefsiri / Sonraki Risale: 9-10. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adem-i intişar : yayılmama
bâis : sebep, neden
cem’ : gr. çoğul
dâvâ : iddia
delâlet etmek : işaret etmek, göstermek
desise : hile, aldatma
enzâr-ı âmme : genelin bakışı, görüşü, kamuoyu
etbâ : tâbi olanlar, bağlı olanlar
fena : kötülük, çirkinlik
havf : korku
haysiyet : itibar, şeref
hiddet : kızgınlık, öfke
hikmet : sır, gaye, maksat
hususî : özel
ifşa : yayma
ihlâl etme : bozma
izale : yok etme, giderme
kabahat : suç
keza : böylece, bunun gibi
letâfet : incelik, güzellik
mahsus : özel, has
merci : dönme yeri, başvurulan yer
mevsuf : nitelendirilen; burada “biz” inandık diyen, münafıklar kastediliyor
mü’min : iman eden, Allah’a ve Onun bildirdiği şeylere inanan
müfred : gr. tekil
mükerrem : ikram edilen, ikrama mazhar olan
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen kimse
münafi : aykırı, zıt
müncer olma : sürüklenme, bir yere çekilip dayanma
mütereddit : kararsız, şüpheli
nâs : insanlar
nefs : insanı maddî zevk ve isteklere sevk eden kuvvet
nev’i : tür, cins
nifak : iki yüzlülük
Resul-ü Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
rezalet : alçaklık
riya : gösteriş
sîga : gr. kip, kalıp
tahrik : harekete geçirme
taife : topluluk, grup
takbih : çirkinlikle niteleme, çirkin bulma
tayin : belirtme
tedricen : yavaş yavaş
telaffuz etme : söyleme, ifade etme
teşhir edilme : açıp dökme, gözler önüne serme
umûmî : umuma ait, genel
vesvese : kuruntu, şüphe, zan
zail olma : yok olma
zarif : ince, kibar
ahz : alma
aleddevam : devamlı, sürekli
ayn-ı itikad : gerçek inanç, inancın tâ kendisi
cem’ : gr. çoğul
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
dâvâ : iddia
delil : işaret, alâmet; kendisine, doğru bir bakış açısıyla bakıldığında istenilen hedefe ulaştıran şey
ehl-i kitap : Allah’ın gönderdiği kitaplara inanan Hıristiyan ve Yahudiler
erkân-ı imaniye : imanın rükünleri, esasları
fiil-i mazînin hey’eti : gr. geçmiş zaman fiiline ait mânâlar
ibare : ifade, metin
ima : gizli ve ince bir mânâyı işaret etme, gösterme
itikad : inanç
izhar etme : gösterme
kabule şayan : kabul edilmeye lâyık
kezâlik : böylece, bunun gibi
meâl : anlam, mânâ
muhakkak : gerçekleşmesi kesin, şüphesiz
mukteza : bir şeyin gereği
muzari sîgası : gr. şimdiki, geniş ve yakın geleceği içine alan zaman kipi
nazaran : –e göre, nispetle
râci : dönen, bir yere bağlı olan
riyakârlık : iki yüzlülük, gösteriş yapma
rükün : esas, şart
sadâkat : bağlılık, doğruluk
sevk etme : yöneltme
tahsis : tercih etme, ayırma
takviye : kuvvet verme, güçlendirme
tasarruf yapma : kullanma
telhis : özetleme
tenezzül : alçalma, inme
tereşşuh etme : sızma, sızarak çıkma
vahdet : Allah’ın birliği
vecih : tarz, şekil
vicdanî : kalbe ait hislerin aynası olan vicdana ait, vicdanla ilgili
vücud : varlık
yevm-i âhiret : âhiret günü; öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat
zamir : gr. ismin yerini tutan kelime
zûum : zan, kuru iddia
Yükleniyor...