S - Bu cümledeki hasırdan anlaşılır ki, onların hud’a ve nifakları İslâmiyete ve âlem-i İslâma zarar vermemiştir. Halbuki âlem-i İslâmın unsurları, onların öldürücü zehir gibi intişar eden nifak şubelerinden gördüğü zararları, hiçbir şeyden görmemiştir.

C - Âlem-i İslâmda görünen zararlar ancak onların bozulmuş tabiatlarından, tefessüh etmiş fıtratlarından, taaffün etmiş vicdanlarından neş’et ve intişar etmiştir. Yoksa onların arzu ve ihtiyarlarıyla yaptıkları hud’a ve hilelerin neticesi değildir. Çünkü onların hileleri Cenâb-ı Hakka, Peygamber-i Zişana (a.s.m.), cemaat-ı müslimîne yapılan bir muameledir. Allah, o muameleye âlimdir. Peygamber-i Zişan da (a.s.m.) vahiyle vakıftır. Cemaat-i müslimînce de imanî bir şiddet-i zekâ sayesinde, o gibi hileler tesettür edip, gizli kalamaz. Demek onların âlem-i İslâma vurdukları balta, dönüp kendi başlarını parçalamıştır. Çünkü aldanan, cemaat-i müslimîn değildir. Ancak aldanan, aldatandır.

1 (وَمَا يَشْعُرُونَ): Yani, onlar yaptıkları hilenin nefislerine raci olduğunu hissetmiyorlar. Bu fezleke onların cehaletini ilân ediyor. Çünkü ukalâdan değildirler. Çünkü onların bu işi ukalâ işi değildir. Ve keza, hayvan sınıfına da benzemiyorlar. Çünkü hayvanlar zararlı olan şeyleri hissettikleri zaman çekinirler. Demek bunlar, hiss-i hayvanîden de mahrumdurlar. Öyleyse bunlar, ihtiyarları ve şuurları olmayan cemadat nev’ine dahildirler.

2 (فِى قُلُوبِهِمْ مَرَضٌ): Bu cümlenin, makabliyle veçh-i irtibatı: Vakta ki onlar, şuur hissini istihdam ederek muhakeme-i akliye ile amel etmediler; anlaşıldı ki, ruhlarında bir maraz vardır. Ve lâakal onun zararlı bir maraz olduğunu bilmeleri lâzımdır ki, o marazdan sâdır olan hükümlere itimat etmesinler. Çünkü o maraz, hakikatleri tağyir etmekle acıyı tatlı, çirkini güzel göstermek şanındandır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Farkına varmıyorlar.” Bakara Sûresi, 2:9.
2 : “Onların kalplerinde hastalık vardır.” Bakara Sûresi, 2:10.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: 8. âyetin tefsiri / Sonraki Risale: 11-12. âyetin tefsiri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i İslâm : İslâm dünyası
âlim : her şeyi hakkıyla bilen, ilmi her şeyi kuşatan Allah
cemaat-ı müslimîn : Müslümanlar topluluğu
cemadat : cansızlar
fezleke : özet
fıtrat : yaratılış, mizaç, karakter
hakikat : gerçek
hasr : sınırlandırma, ait kılma; bir hükmün yalnızca bir şeye veya bir şahsa verilmesi
hiss-i hayvanî : hayvanî duygu
hud’a : hile, aldatma
ihtiyar : istek, irade, seçim
imanî : imanla ilgili, imana dair
intişar : yayılma
istihdam etme : hizmet ettirme, bir görevde çalıştırma
itimat : güvenme
keza : böylece, bunun gibi
lâakal : en az, en azından
lâfz : ifade, söz
mahrum : yoksun
makabli : öncesi
maraz : hastalık
muhakeme-i akliye : akıl yürütüp düşünme, değerlendirme
nefis : kişinin kendisi
neş’et : doğma, meydana gelme
nev’i : tür, çeşit
nifak : münafıklık, iki yüzlülük
Peygamber-i Zişan (a.s.m.) : şan ve şeref sahibi olan peygamberimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
raci : geri dönen, bağlanan
sâdır : çıkan; ortaya çıkan, meydana gelen
sath : yüzey
şiddet-i zekâ : büyük zekâ, anlayış
taaffün : kokuşma, çürüme
tağyir : değiştirme
tefessüh : bozulma
tesettür etme : gizlenme, örtünme
ukalâ : akıllılar, akıl sahipleri
vahiy : Cenab-ı Hak tarafından Cebrail (a.s.) vasıtası ile peygamberlere bildirilen hakikatler
vakıf : anlayan, bilen
vakta ki : ne zaman ki
veçh-i irtibat : bağlantı, ilişki yönü
zarfiyet : gr. yer ve zamanla ilgili
Yükleniyor...