İşte Risale-i Nur da; bu asırda Kur’ân’ın feyziyle vücut bulan, beşerin tekemmülâtına uygun olarak Kur’ân’ın gösterdiği mu’cizeli hakikatların, bu tekâmül ile sâha-yı fiile konulduğunu bildiren ve asrın idrakine hitap eden gayet kudsî bir tefsirdir. Kur’ân baştanbaşa Tevhid-i İlâhîyi ilân ediyor. Risale-i Nur da, İman-ı Billâh’ı gösteren ve hakaik-ı imaniyeyi ders veren âyetleri tefsir ediyor.

İşte muhakemenin asıl mevzuu budur.

Otuz seneden beri gizli din düşmanlarının, komünistlerin ve masonların tahrikâtiyle Risale-i Nur şâkirdleri, birçok mahkemelere sevkedilmişler. Âdil mahkemeler de, o hâin, gizli din ve Kur’ân düşmanlarının ettikleri iftiraları inceden inceye tetkik etmişler, “Bunlarda bir suç yok; kitaplar ise, faideli kitaplardır” diyerek, çok mahkemeler beraatla neticelenmişlerdir.

Temyiz mahkemesi de, üç defa mahkemelerin beraat kararını tasdik etmiş. Hüküm kaziye-i muhkeme haline geldiği halde, memleketi umumî bir dinsizliğe sürüklemek için perde arkasındaki din düşmanları; faaliyetlerini mütemadiyen tazelemişler, sükûn ve âsâyişe pek çok muhtaç olan memleketimizi bu cihetten zaafa uğratmak için adliyeleri, mahkemeleri daima hâinâne tertiplerle meşgul etmişlerdir.

Evvelce şifahen dahi arz ettiğim vecihle; Selef-i Salihîn’in bıraktığı kudsî tefsirler iki kısımdır: Bir kısmı, ahkâma dâir tefsirlerdir. Diğer bir kısmı da, âyât-ı Kur’âniyenin hikmetlerini ve iman hakikatlarını tefsir ve izah ederler. Selef-i Sâlihînin bu türlü tefsirleri çoktur. Hususan Gavs-ı Âzam Şâh-ı Geylânî, İmam-ı Gazalî, Muhyiddîn-i Arabî, İmam-ı Rabbanî gibi zevat-ı kiramın eserleri, bu kısım tefsirlerdir. Bilhassa Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî Hazretlerinin Mesnevî-i Şerifi de bu tarz bir nevi manevî tefsirdir. İşte Risale-i Nur, bu tarz tefsîrlerin en yükseği, en mümtazı ve en müstesnâsıdır. İşte mâdem bu tarz tefsirler mütedavildir, kimse ilişmiyor, Risale-i Nur’a da ilişmemek lâzımdır. İlişenler, Kur’ân’a ve ecdada düşmanlıklarından ilişirler.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdil : adaletli
ahkâm : hükümler, esaslar
arz etme : sunma
âsâyiş : güven, emniyet
asır : yüzyıl
âyât-ı Kur’âniye : Kur’ân-ı Kerimin âyetleri
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
bilhassa : özellikle
cihet : taraf, yön
daima : sürekli
ecdad : atalar, cedler
hâin : hıyanet, kötülük eden
hâinâne : hâince, sinsice
hakaik-ı imaniye : iman hakikatleri, esasları
hakikat : gerçek
hikmet : sır, incelik; fayda, gaye
hitap : konuşma
hususan : bilhassa, özellikle
idrâk : anlayış, kavrayış
iftira : yalan yere birisini suçlu göstermek
iman-ı billâh : Allah’a iman etme
izah : açıklama
kaziye-i muhkeme : kesinleşmiş hüküm, bir daha bozulamayacak karar
kudsî : yüce, yüksek
mevzu : konu
mümtaz : seçkin, üstün
müstesnâ : seçkin, benzeri olmayan
mütedâvil : elden ele dolaşan
mütemadiyen : sürekli olarak
nevi : çeşit, tür
sâha-yı fiil : uygulama alanı
Selef-i Salihîn : ilk devir İslâm büyükleri; Allah’ın isim ve sıfatlarını âyet ve hadislerde geldiği gibi kabul eden ve tevil cihetine gitmeyen Müslümanlar, Sahabe ve Tabiin gibi
sevkedilme : gönderilme
sükûn : huzurlu ve sessiz ortam
şâkirt : talebe
şifahen : sözlü olarak
tahrikât : tahrik etmeler, kışkırtmalar
tasdik : doğrulama, onaylama
tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
temyiz mahkemesi : bir alt mahkemenin karar vermiş olduğu bir davayı tekrar görmeye yetkili olan üst mahkeme
tertip : hile, dolap vs. düzenleme, plânlama
tetkik : inceleme, araştırma
tevhid-i İlâhî : Allah’ın birliği
umumî : genel
vecih : şekil, tarz
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
zevat-ı kiram : muhterem ve değerli zâtlar, büyük şahsiyetler
Yükleniyor...