Risale-i Nur, İman-ı Billah ile Tevhid’i; en yüksek derecede, aynelyakîn ve hakkalyakîn bir sûrette göze gösterip bütün letâifi âzamî derecede doyurmasıyla imanı taklidden kurtarıp, derece-i tahkike yükseltir. Asâ-yı Mûsa’da ise, bu ulvî ve kudsî iman dersi, en parlak bir sûrette, hem görülmemiş ihtişam ile ispat edildiğinden, yüz otuz cilde yaklaşan Risale-i Nur tefsirinin âdeta hülâsası hükmündedir.

Bütün semavî kitapların ve bütün peygamberlerin en büyük dâvâsı, Hâlık-ı Kâinatın ulûhiyet ve vahdaniyetini ilândır. Kur’ân, baştanbaşa Tevhid’i gösterir. İşte Asâ-yı Mûsa da; Müslümanlara ve umum beşeriyete Cenâb-ı Hakkın birliğini ve delâil-i vahdaniyetini güneş gibi göstermesinden, en büyük bir mütefekkir ile bir dinsizi ve bir feylesofu hakaik-ı imaniyeyi tasdike mecbur ettiği gibi, en âmî bir adamın da en yüksek hakikatları, en büyük bir suhûletle anlamasını temin eden, tevhidi gösteren, âyât-ı Kur’âniyenin en kudsî bir tefsiridir.

Aynen ismi gibidir. Nasıl ki Mûsa Aleyhisselâm, elindeki asâsıyla kara taşlardan, çorak vadilerden, ateş fışkıran çöllerden âb-ı hayatı fışkırttığı gibi, Asâ-yı Mûsa da, vahdaniyet-i İlâhiyeyi ispat etmesiyle dünya ve âhiret âlemlerini ziyadar edecek Tevhid nurlarını fışkırtıyor; taş gibi kalpleri, mum gibi eritiyor; şevki ile gönülleri teshir ediyor.

Hem mâdem mahkemelerin beraatı mevcut ve vicdan hürriyeti var ve hiçbir memlekette ilim ile iştigal edenlere ilişilmiyor; şu halde, ûlum-u evvelîn ve âhirîni câmi olan Risale-i Nur’a da ilişilmemek lâzımdır.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âb-ı hayat : hayat suyu
âdil : adaletli
âhiret : öteki dünya, öldükten sonraki ebedî hayat
Aleyhisselâm : Allah’ın selâmı onun üzerine olsun
âmî : cahil
asâ : baston, değnek
Asâ-yı Musa : Risale-i Nur Külliyatı’ndan bir eser
âyât-ı Kur’âniye : Kur’ân-ı Kerimin âyetleri
aynelyakîn : gözlem ve müşahedeye dayanarak, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
âzamî : en büyük, en çok
beraat : temize çıkma, suçsuz olduğunun anlaşılması
beşeriyet : insanlık
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
delâil-i vahdâniyet : Cenab-ı Allah’ın birliğinin delilleri, benzeri ve ortağının olmadığına dair deliller
derece-i tahkik : araştırma ve her şeyin gerçek yüzünü ortaya çıkarma derecesi
faaliyet : çalışma
filozof : felsefe ile uğraşan, felsefeci
hainâne : haince, sinsice
hakaik-ı imaniye : iman hakikatleri
hakkalyakin : bizzat yaşamak suretiyle, kuşkuya yer bırakmayacak şekilde kesin bilme
Hâlık-ı Kâinat : evreni ve bütün varlıkları yaratan Allah
hülâsa : öz, özet
hürriyet : serbestlik, özgürlük
ihtişam : haşmetlilik; heybetlilik
iman-ı billah : Allah’a iman etme
kudsî : kutsal
letâif : insandaki ince duygular
mestur : gizli, örtülü
mevcudiyet : var olma hali
mevcut : var olan, varlık
Musa : [bk. bilgiler – Mûsâ (a.s.)]
mütefekkir : aydın, düşünür
sefer : yolculuk
semâvî : vahye dayanan, Allah tarafından olan, İlâhî
suhûlet : kolaylık
tahsisen : özel olarak, hasseten, bir kişiye veya bir şeye ait kılarak
tasdik : doğrulama, onaylama
tazammun : kapsama, içine alma
tefsir : açıklama, yorum; Kur’ân-ı Kerimi mânâ bakımından açıklayan, yorumlayan kitap
temin : garanti etme, güvence verme
teshir etme : emri altına verme
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
ulûhiyet : Cenâb-ı Allah’ın ilâhlığı
ulvî : yüce, yüksek
umum : bütün
vahdâniyet : Allah’ın bir ve benzersiz olması, ortağının bulunmaması
vahdâniyet-i İlâhiye : Allah’ın birliği, ortağının ve benzerinin olmayışı
vicdan : kalbe ait hislerin mazharı, aynası
ziyadar : ışıklı, parlak
Yükleniyor...