Lügatler :
akide : inanç
âzâde : uzak, beri
Bahr-i Muhit-i Atlasî : Atlas Okyanusu
cihan : dünya
dimağ : akıl, beyin
edebî : edebiyatla ilgili
esasat : esaslar, prensipler
filozofane : filozof gibi, felsefeci gibi
Ganj Nehri :
hakkaniyet : hak oluş, doğruluk, gerçekçilik
hâşâ : asla öyle değil
Hıristiyan :
hususiyet : hususîlik, özellik
İngiltere :
inkişaf-ı fikr : fikrin, düşüncenin gelişmesi, ilerlemesi
ipham : kapalılık, anlaşılmazlık
izhar : gösterme, açığa çıkarma
kabil-i temyiz : ayırt edilebilir
kanaat : görüş, fikir
kanun-u esâsî : anayasa, temel kanun
mâlik : sahip
mevcudiyet : var olma hali
mutaassıp : tutucu
mutasavvıfâne : mutasavvıflar gibi, Hıristiyan mistikleri (tasavvuf ehli) gibi
muvahhid : Cenâb-ı Allah’ın varlığına ve birliğine inanan, tevhid inancına sahip kimse
müverrih : tarihçi
nazarında : gözünde, bakışında
nazîr : benzer, eş
nokta-i nazar : bakış noktası, açısı
Roma İmparatorluğunun İnhitat ve Sukutu : Roma İmparatorluğunun gerilemesi ve düşüşü
satvet : güç, ezici kuvvet
serapa : baştan aşağı, baştan sona
tebliğ : bildirme, ulaştırma
tecessüd : cisimleşme; batıl dinlerde, Allah’ın herhangi bir maddi varlık şekline bürünmesi, yaratıklarından birinin bedenine girmesi şeklinde inanılan batıl bir Allah inancı
tecessüdiyet : cisimleşmiş olma
teslis akîdesi : üçleme; Hıristiyanların Allah’ın baba, oğul ve mukaddes ruh olmak üzere üç varlıktan mürekkep olduğuna inanmaları
teşrî : şerîat, yasa
teşriî : yasamaya dair, kanunla ilgili, şeriata dair
ulûhiyet : ilâhlık, tanrılık
vahdet-i vücut : “Allah’ın varlığı o kadar mükemmeldir ki, diğer varlıklar Ona göre bir gölge gibidir ve ‘varlık’ adını almaya lâyık değiller” tarzında, Allah’tan başka varlıkları âdeta inkar eden bir tasavvufî görüş