KUR'AN, ÖYLE BİR PEYGAMBER SESİDİR Kİ, ONU BÜTÜN DÜNYA DİNLEYEBİLİR. BU SESİN AKSİ, SARAYLARDA, ÇÖLLERDE, ŞEHİRLERDE, DEVLETLERDE ÇINLAR!

Kur’ân şiir midir? Değildir. Fakat onun şiir olup olmadığını tefrik etmek müşkildir. Kur’ân, şiirden daha yüksek birşeydir. Maamafih, Kur’ân ne tarihtir, ne tercüme-i haldir, ne de İsa’nın (a.s.) dağda irad ettiği mev’ize gibi bir mecmua-i eş’ardır. Hattâ Kur’ân, ne Buda’nın telkinatı gibi bir mâba’d e’t-tabiiye, yahut mantık kitabı, ne de Eflâtun’un herkese irad ettiği nasihatler gibidir.

Bu, bir Peygamberin sesidir. Öyle bir ses ki, Onu, bütün dünya dinleyebilir. Bu sesin aksi, saraylarda, çöllerde, şehirlerde, devletlerde çınlar. Bu sesin tebliğ ettiği din, evvelâ nâşirlerini bulmuş, sonra teceddütperver ve îmar edici bir kuvvet şeklinde tecellî etmiştir. Bu sâyededir ki, Yunanistan ile Asya’nın birleşen ışığı, Avrupa’nın zulümat-âbad olan karanlıklarını yarmış ve bu hâdise, Hıristiyanlığın en karanlık devirlerini yaşadığı zaman vuku bulmuştur.
Dr. Johnson1

• • •

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Samuel Johnson, Oriental Religions and Their Relations To Universal Religion (Persia), s.586
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Bakara Sûresi / Sonraki Risale: Bir Müdafaa (Takriz)
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahlâkî : ahlâkla ilgili, ahlâka uygun
aks : yansıma
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
faziletkâr : erdemli, faziletli, üstün niteliklere sahip
hikmet : felsefe, fen ilimleri, yüksek bilgi
hülâsa : öz, özet
i’tilâ : hata ve kusurlardan arınarak yükselme, yücelme
iktisat : tutumluluk
imar : tamir etme, yapıcı olma
irad etme : sunma, söyleme
âhenk : uygunluk
câmi : toplayan, içine alan
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, sonsuz şeref ve azamet sahibi yüce Allah
dalâlet : hak yoldan ayrılma, sapkınlık
esâsât : esaslar, temel prensipler
esasat-ı Kur’âniye : Kur’ân’ın esasları, temel kuralları
fazilet : değer, erdem, üstünlük
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
Hâlıkın hukuku : hukukullah, Yaratıcının hukuku
hukukullah : Allah’a ait haklar, kamu hakları; belirlenmesinde mükellefin müdahele, irade ve tercihinin söz konusu olmadığı, ibadet ve ceza gibi yalnız şahısla ilgili olmayan toplumun yararının gözetildiği haklar; namaz, oruç, zekât, içki, zina kumar gibi emir ve yasaklara uyma
hürmet : saygı
kavanin-i tabiiye : Allah’ın kâinata koyduğu tabiat kanunları, kâinattaki kanunlar
keşfiyat : keşifler, buluşlar, icatlar
mahlukât : yaratıklar, yaratılanlar
mahlûkatın hukuku : hukuk-u ibâd; kul hakları; kişisel haklar
mecelle : kitap, dergi
mesai : çalışma, gayret, çaba
mesâil : meseleler, problemler
muhtelif : çeşitli, farklı
muhtevî : ihtiva eden, içine alan
mukabil : karşılık
münasebât : münasebetler, ilişkiler
raptetmek : bağlamak
rezilet : alçaklık, rezillik
sarf etme : harcama
sarih : açık, net
suret : biçim, şekil
şâyân : lâyık
şer : kötü, çirkin
taarruz etme : çatışma, çelişme
takarrub : yaklaşma
talim : öğretme
tebliğ : bildirme, ulaştırma
telif : iki şeyin arasını bulma, bağdaştırma, uyumlu hale getirme
telkin : fikrini kabul ettirme, aşılama
vücut bulma : meydana gelme, oluşma
itidal : mutedil olmak, her konuda orta yolu tutmak ve aşırılıklardan kaçınmak
kemâle kalb eyleme : olgunluğa, mükemmele dönüştürme, faziletli yapma
maamâfih : bununla beraber, böyle iken
mâba’d e’t-tabiiye : tabiat ötesi, metafizik
mahiyet-i hakikiye : gerçek mahiyet, nitelik
mecmua-i eş’ar : şiirler mecmuası, kitabı
mev’ıze : vaaz, öğüt, nasihat
mevzu : konu, bahis
müsâvat : eşitlik, denklik
müsteşrik : Oryantalist; Avrupalı olduğu halde, Doğu milletlerinin tarih, dil, din ve edebiyatıyla ilgili araştırma yapan kimse
müşkil : zor, güç
nasihat : öğüt
nâşir : neşreden, yayan
talim : eğitim
teâli-i ahlâk : ahlâk yüceliği, yüksek ahlâk
tebliğ : bildirme, ulaştırma
teceddütperver : yenilikçi, yeniliği seven
tecellî : ortaya çıkma, belirme, görünme
tefrik : ayırma
telkinât : telkinler, zihne yerleştirmeler, fikir aşılamalar
tercüme-i hal : biyografi, hayat tarihi
vuku bulma : meydana gelme
zaaf : zayıflık, güçsüzlük
Zulümat-âbad : karanlıklarla dolu
Yükleniyor...