1 (بِسْمِ اللّٰهِ): Bu kelâm, güneş gibidir. Yani, güneş başkalarını gösterdiği gibi, kendini de gösterir, başka bir güneşe ihtiyaç bırakmaz. بِسْمِ اللّٰهِ başkalarına yaptığı vazifeyi, kendisine de yapıyor; ikinci bir بِسْمِ اللّٰهِ daha lâzım değildir.

Evet بِسْمِ اللّٰهِ öyle müstakil bir nurdur ki, bu nur, hiçbir şeye bağlı değildir. Hattâ bu nurun câr ve mecrûru bile hiçbir şeye muhtaç değildir. Ancak ب harfinden müstefad olan 2 اَسْتَعِينُ veya örfen malûm olan اَتَيَمَّنُ veyahut mukadder olan 3 قُلْ ün istilzam ettiği 4 اِقْرَأْ fiillerinden birine mütealliktir.

İhtar: بِسْمِ اللّٰهِ'taki câr ve mecrûra müteallik olarak mezkûr olan fiiller, besmeleden sonra takdir edilir ki, hasrı ifade etmekle ihlâs ve tevhidi tazammun etsin. İsim, Cenâb-ı Hakkın zâtî isimleri olduğu gibi, fiilî isimleri de vardır. Bu fiilî isimlerin, Gaffar ve Rezzak, Muhyî ve Mümît gibi pek çok nevileri vardır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Allah’ın adıyla.
2 : Yardım diliyorum.
3 : De ki.
4 : Oku.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Kur’ân nedir, tarifi nasıldır? / Sonraki Risale: Bakara Sûresi
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

besmele : Bismillâhirrahmânirrahîm’in kısaltılmış ismi
câr : başına geldiği ismin sonunu esre okutarak kendinden önceki fiilin mânâsını, başına geldiği isme veya daha sonra gelen başka bir isme çekip bağlayan harf, burada “be” harfi kastedilir
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
Gaffar : ne kadar çok ve büyük olursa olsun dilediği kullarının her türlü suç ve günahını tekrar tekrar bağışlayan Allah
hasr : yalnızca bir şeye, ait kılma; bir hükmün yalnızca bir şeye verilmesi
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
ihtar : hatırlatma, ikaz
istilzam etmek : gerektirmek
kelâm : ifade, söz
kezâ : bunun gibi
makasıd-ı erbaa : Kur’ân’ın dört asıl gayesi olan tevhid, haşir, nübüvvet, ibadet ve adalet
mecrûr : gr. başına câr harflerinden biri gelerek önceki mânânın kendine bağlandığı ve esre okunduğu kelime
mezkûr : anılan, sözü geçen
Muhyî : bütün canlılara hayat veren Allah
mukadder : gr. bir ifadede lâfız olarak söylenmediği hâlde gizli olarak kastedilen mânâ; meselâ bazı âyetlerin başında “Ey Muhammed kullarıma de ki” mânâsı gizli olarak vardır
Mümît : ölümü yaratan, diriltip can verdiği varlıkları vakti gelince öldüren Cenâb-ı Allah (bk. m-v-t)
müstakil : bağımsız, başlı başına
müstefâd : anlaşılan mânâ
müteallik : bağlı, ilişkili
nevi : çeşit, tür
örfen : gelenek, teamül ve uygulama olarak
Rezzâk : bütün varlıkların rızıklarını bol bir şekilde tekrar tekrar veren ve ihtiyaçlarını karşılayan Allah
sadef : inci kabuğu anlamındaki bu söz “inci gibi değerli manaları içinde taşıyan kabuk” anlamında Kur’ân lâfzı için kullanılmıştır
takdir : lâfız olarak söylenmediği hâlde, söylenen sözün altında kapalı olarak bulunan mânânın belirtilmesi
tazammun etmek : içine almak
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah’a ait olduğunu bilme ve inanma
zâtî : zatına ait
Yükleniyor...