O vakit insan, ruhuyla, cismiyle âlem-i şehadet ve âlem-i gayba bir hülâsa olur ve her iki âleme tecellî eden, insana da tecellî eder. İşte bu cihetle, insan, sıfât-ı kemâliye-i İlâhiyeye hem mazhar olur, hem muzhir olur.

Nitekim Muhyiddin-i Arabî, 1 كُنْتُ كَنْزًا مَخْفِيًّا فَخَلَقْتُ الْخَلْقَ لِيَعْرِفُونِى hadîs-i şerifinin beyanında, “Mahlûkatı yarattım ki, Bana bir âyine olsun ve o âyinede cemâlimi göreyim” demiştir.

2 ل: ِللهِ burada ihtisas içindir. Hamdin Zât-ı Akdese has ve münhasır olduğunu ifade eder. Bu ل ’ın mütealliki olan ihtisas hazf olduktan sonra ona intikal etmiştir ki, ihlâs ve tevhidi ifade etsin.

İhtar: Müşahhas olan birşeyin umumî bir mefhumla mülâhaza edildiğine binaen, Zât-ı Akdes de müşahhas olduğu halde, Vâcibü’l-Vücud mefhumuyla tasavvur edilebilir.

3 (رَبِّ) Yani, herbir cüz’ü bir âlem mesabesinde bulunan şu âlemi bütün eczasıyla terbiye ve yıldızlar hükmünde olan o cüzlerin zerratını kemâl-i intizamla tahrik eder. Evet, Cenâb-ı Hak, herşey için bir nokta-i kemal tayin etmiştir ve o noktayı elde etmek için o şeye bir meyil vermiştir. Herşey, o nokta-i kemale doğru hareket etmek üzere, sanki mânevî bir emir almış gibi muntazaman o noktaya müteveccihen hareket etmektedir. Esna-yı harekette onlara yardım eden ve mânilerini def eden, şüphesiz, Cenâb-ı Hakkın terbiyesidir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Süyûti, ed-Dürerü’l-Müntesire, s. 125; Ali el-Kàrî, el-Esrârü’l-Merfûa’, s. 273.
2 : Allah'a has olan.
3 : Her bir varlığa yaratılış gayelerine ulaşmaları için muhtaç olduğu şeyleri veren, onları terbiye eden; tedbir, tasarruf ve egemenliği altında bulunduran Allah.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Kur’ân nedir, tarifi nasıldır? / Sonraki Risale: Bakara Sûresi
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âlem-i gayb : gayb âlemi, görünmeyen âlem
âlem-i şehadet : görünen âlem, dünya
beyan : açıklama, anlatım
binaen : dayanarak
cemâl : güzellik
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet : yön, taraf
cüz' : kısım, parça
ecza : kısımlar, parçalar
hadis-i şerit : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fikir ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hamd : övgü, şükür ve minnet duyma
hazf olmak : zikredilmemek, çıkarmak, atlamak
hülâsa : özet
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah rızasını gözetme; samimiyet
İhtar : hatırlatma, ikaz
intikal etmek : geçmek
kemâl-i İntizam : kusursuz derecede düzenlilik
mahlukât : yaratılmışlar, varlıklar
mazhar : ayna olma, yansıma yeri
mefhum : bir sözden çıkarılan mânâ, terim, kavram
mesabe : derece, konum
muzhir olmak : göstermek, ortaya çıkarmak
mülâhaza etmek : düşürmek, akla getirmek
münhasır olmak : bir şeyle sınırlı ve sadece ona ait olmak
müşahhas : şahıs hâlinde, varlığı teşhis ve tayin olunmuş belirlenmiş
müteallik : alâkalı, ilgili, bağlı olma
nokta-i kemâl : mükemmellik, olgunluk noktası
sıfât-ı kemâliye-i İlâhiye : Cenâb-ı Hakk'ın Zâtını niteleyen, bütün noksanlıklardan uzak ve yüce olduğunu bildiren mükemmel sıfatlan, kutsal özellikleri
tahrik etmek : harekete geçirmek
tasavvur : düşünme, zihinde şahsiyet kazandırma
tecellî etmek : yansımak
tevhid : birleme; herşeyin bir olan Allah'a ait olduğunu bilme ve inanma
umumî : genel
Vâcibü'l-Vücud : varlığı zorunlu olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
Zât-ı Akdes : bütün kusurlardan, çirkinliklerden, eksiklikten, benzer ve ortak edinmekten sonsuz derecede yüce olan Allah
zerrat : zerreler, atomlar
Yükleniyor...