Evet, kâinata dikkatle bakıldığı zaman, insanların taife ve kabileleri gibi, kâinatın zerratı, münferiden ve müçtemian Hâlıklarının kanununa imtisalen, muayyen olan vazifelerine koşmakta oldukları hissedilir. (Yalnız bedbaht insanlar müstesna!)

1  (اَلْعَالَمِينَ) Bu kelimenin sonundaki يِنَ yalnız i’rab alâmetidir, 2 عِشْرِينَ، ثَلاَثِينَ gibi. Veya cem’ alâmetidir; çünkü, âlemin ihtiva ettiği cüzlerin herbirisi bir âlemdir. Veyahut, yalnız manzume-i şemsiyeye münhasır değildir. Cenâb-ı Hakkın, şu gayr-ı mütenahi fezada çok âlemleri vardır. Evet,

3  اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ كَمْ ِللّٰهِ مِنْ فَلَكٍ تَجْرِى النُّجُومُ بِهِ وَالشَّمْسُ وَالْقَمَرُ

4  رَأَيْتُهُمْ لِى سَاجِدِينَ’de olduğu gibi, burada da ukalâya mahsus cem’ sîgasıyla gayr-ı ukalâ cem’lendirilmiştir. Bu ise, kavaide muhaliftir?

Evet, âlemin ihtiva ettiği uzuvların birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmesi, belâgatin en makbul bir prensibidir. Zira, kâinatın âlem ile tesmiyesi, kâinatın Sâniine olan delâleti, şehadeti, işareti içindir. Binaenaleyh, kâinatın uzuvları da Sanie olan delâletleri, şehadetleri için birer âlem olmaları icap eder. Öyleyse, Sâniin o uzuvları terbiyesinden ve o uzuvların da Sânii ilâm etmelerinden anlaşılır ki, o uzuvlar; birer hayy, birer âkıl, birer mütekellim suretinde tasavvur edilmiştir. Binaenaleyh, bu cem’de kavaide muhalefet yoktur.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Âlemler, varlık âlemleri.
2 : Yirmi, otuz.
3 : Hamd olsun Allah’a ki Onun tayin ettiği nice yörüngeler vardır ki, yıldızlar, güneş ve ay o yörüngelerde akıp gider.
4 : “Bana secde ettiklerini gördüm.” Yûsuf Sûresi, 12:4.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Kur’ân nedir, tarifi nasıldır? / Sonraki Risale: Bakara Sûresi
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bedbaht : kötü bahtlı, tahlihsiz
belâgat : konusu, düzgün, kusursuz, hâlin ve makamın icabına göre söylenmesi olan ilim
binaenaleyh : buna binaen, bundan dolayı
cem’/cem’ sîgası : Ar. gr. çoğul, çoğul kipi
cem’lendirmek : çoğul kipiyle gelmek, çoğul yapmak
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cüz : bölüm, parça
delâlet : delil olma, işaret etme
esna-yı hareket : hareket anı, zamanı
feza : uzay, gökyüzü
gayr-ı mütenâhi : sınırsız, sonsuz
gayr-ı ukalâ : akıl sahibi olmayanlar
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hayy : diri, canlı
i’rab : gr. cümle içinde yüklendiği göreve göre, kelimelerin sonlarında meydana gelen ses ve hareke değişiklikleri
ihtiva etmek : içine almak, kapsamak
ilâm etmek : duyurmak, bildirmek
imtisalen : emre uyarak
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
kavâid : dilbilgisi kuralları
makbul : kabul gören, geçerli
mâni : engel
manzume-i şemsiye : güneş sistemi
muayyen : belirlenmiş, tayin edilmiş
muhalefet : zıt ve aykırı davranma
muhalif : aykırı, zıt
muntazaman : düzenli olarak
müçtemian : toplu olarak, topluca
münferiden : tek olarak, yalnız başına
münhasır : ait, mahsus
müstesna : hariç
mütekellim : konuşan, birinci tekil şahıs
müteveccihen : yönelmiş olarak
Sâni : her şeyi mükemmel ve san’atlı bir şekilde yaratan Allah
şehadet : şahidlik, tanıklık, delil olma
taife : grup, topluluk
tasavvur etmek : düşünmek, zihinde şahsiyet kazandırmak, hayal etmek
tesmiye : isimlendirme
ukalâ : akıllılar; akıl sahibi canlılar
uzuv : organ
zerrat : zerreler, atomlar
zira : çünkü
Yükleniyor...