Farz ve vâcip kısmında ittibâa mecburiyet var; terkinde azap ve ikab vardır. Herkes ona ittibâa mükelleftir.

Nevâfil kısmında, emr-i istihbâbî ile, yine ehl-i iman mükelleftir; fakat terkinde azap ve ikab yoktur. Fiilinde ve ittibâında azîm sevaplar var. Ve tağyir ve tebdili bid’a ve dalâlettir ve büyük hatadır.

Âdât-ı seniyyesi ve harekât-ı müstahsenesi ise, hikmeten, maslahaten, hayat-ı şahsiye ve nev’iye ve içtimaiye itibarıyla onu taklit ve ittibâ etmek gayet müstahsendir. Çünkü herbir hareket-i âdiyesinde çok menfaat-i hayatiye bulunduğu gibi, mütâbaat etmekle, o âdâb ve âdetler ibadet hükmüne geçer.

Evet, madem dost ve düşmanın ittifakıyla, zât-ı Ahmediye (a.s.m.) mehâsin-i ahlâkın en yüksek mertebelerine mazhardır. Ve madem bil’ittifak nev-i beşer içinde en meşhur ve mümtaz bir şahsiyettir.

Ve madem, binler mucizâtın delâletiyle ve teşkil ettiği âlem-i İslâmiyetin ve kemâlâtının şehadetiyle ve mübelliğ ve tercüman olduğu Kur’ân-ı Hakîmin hakaikinin tasdikiyle, en mükemmel bir insan-ı kâmil ve bir mürşid-i ekmeldir.

Ve madem semere-i ittibâıyla milyonlar ehl-i kemal, merâtib-i kemâlâtta terakki edip saadet-i dâreyne vâsıl olmuşlardır. Elbette o zâtın sünneti, harekâtı, iktidâ edilecek en güzel nümunelerdir ve takip edilecek en sağlam rehberlerdir ve düstur ittihaz edilecek en muhkem kanunlardır.

Bahtiyar odur ki, bu ittibâ-ı Sünnette hissesi ziyade ola. Sünnete ittibâ etmeyen, tembellik ederse hasâret-i azîme, ehemmiyetsiz görürse cinayet-i azîme, tekzibini işmam eden tenkit ise dalâlet-i azîmedir.1

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. Buhârî, İ’tisam: 2, Ahkâm: 1, Cihâd: 109; Müslim, İmâret: 33; Nesâî, Bey’at: 27; Müsned: 2:361.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Onuncu Lem'a / Sonraki Risale: On İkinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âdâb : davranış kuralları
âdât-ı seniyye : Peygamberimizin (a.s.m.) örnek hal ve hareketleri
bil’ittifak : ittifakla, birleşerek
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cinayet-i azîme : çok büyük cinayet
dalâlet-i azîme : çok büyük sapıklık, yoldan çıkma
delâlet etme : delil olma, işaret etme
ehl-i kemâl : olgun ve mükemmel kişiler
harekât-ı müstahsene : herkesin beğendiği güzel davranış ve hareketler
hareket-i âdiye : sıradan, normal hareket
hasâret-i azîme : çok büyük zarar ve ziyan
hayat-ı şahsiye ve nev’iye ve içtimaiye : şahsî, türe ait ve sosyal hayat
hikmeten : hikmet gereği; herşeyin belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yerinde olması gereği
iktidâ : tabi olma, uyma
insan-ı kâmil : mükemmel insan; tasavvufta Allah’ın fiilleri, isimleri, sıfatları ve şuûnâtının en parlak aynası anlamındadır
işmam etmek : hissettirmek
ittibâ-ı Sünnet : Peygamberimizin sünnetine tabi olmak
ittihaz : edinme, kabullenme
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
maslahaten : fayda ve yarar gereği
mehâsin-i ahlâk : güzel ahlâklar
menfaat-i hayatiye : hayata faydalı şeyler
merâtib-i kemâlât : fazilet ve mükemmellik mertebeleri
muhkem : sağlam, sarsılmaz
mübelliğ : tebliğ edici
mümtaz : seçkin, üstün
mürşid-i ekmel : en mükemmel yol gösterici; tasavvufta kemâle ermiş, manevî olarak olgunlaşmış, bütün manevî mertebeleri aşmış ve kendisine tâbi bu yolda yetiştiren zat anlamındadır
müstahsen : güzel görülen, beğenilen
mütâbaat etmek : tâbi olmak
saadet-i dâreyn : dünya ve âhiret mutluluğu
semere-i ittibâ : tâbi olmanın meyvesi
sünnet : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şehadet : şahitlik
terakki etmek : ilerlemek, gelişmek
vâsıl olmak : kavuşmak, ulaşmak
zât-ı Ahmediye : Peygamber Efendimizin veli zâtı, şahsiyeti
Yükleniyor...