Sonra, sabık işaretlerdeki hakikat inkişaf etti, karanlıklı çok noktaları aydınlattı. O nur ile, lillâhilhamd, hem Kur’ân-ı Hakîmin azîm tergibat ve teşvikatı tam yerinde olduğunu; hem ehl-i imanın desâis-i şeytaniyeye kapılmaları imansızlıktan ve imanın zayıflığından olmadığını; hem günah-ı kebâiri işleyen küfre girmediğini; hem Mutezile mezhebi ve bir kısım Hariciye mezhebi “Günah-ı kebâiri irtikâp eden kâfir olur veya iman ve küfür ortasında kalır” 1 diye hükümlerinde hata ettiklerini; hem benim o biçare arkadaşım da yüz ders-i hakikati bir herifin iltifatına feda etmesi, düşündüğüm gibi çok sukut ve dehşetli alçaklık olmadığını anladım, Cenâb-ı Hakka şükrettim, o vartadan kurtuldum.

Çünkü, sabıkan dediğimiz gibi, şeytan, cüz’î bir emr-i ademî ile insanı mühim tehlikelere atar. Hem insandaki nefis ise, şeytanı her vakit dinler. Kuvve-i şeheviye ve gadabiye ise, şeytanın desiselerine hem kabile, hem nâkile iki cihaz hükmündedir.

İşte, bunun içindir ki, Cenâb-ı Hakkın Gafûr, Rahîm gibi iki ismi, tecellî-i âzamla ehl-i imana teveccüh ediyor. Ve Kur’ân-ı Hakîmde peygamberlere en mühim ihsanı mağfiret olduğunu gösteriyor ve onları istiğfar etmeye davet ediyor.

Bismillâhirrahmânirrahîm kelime-i kudsiyesini her sûre başında tekrar ile ve her mübarek işlerde zikrine emretmesiyle, 2 kâinatı ihata eden rahmet-i vâsiasını melce ve tahassungâh gösteriyor ve 3 فَاسْتَعِذْ emriyle, 4 اَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ kelimesini siper yapıyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : bk. el-Îcî, Kitâbü’l-Mevâkıf: 3:548; İbn Ebi’l-İzz, Şerhu Akîdeti’t-Tahâviyye: 1:356-362.
2 : bk. İbni Mâce, Nikâh: 19; Müsned: 2:359; en-Nesâî, es-Sünenü’l-Kübrâ: 6:127-128; Abdurrezzak, el-Musannef: 6:189; İbni Hibbân; es-Sahîh: 1:173-174.
3 : “Sığın.” A’raf Sûresi, 7:200; Nahl Sûresi, 16:98; Mü’min Sûresi, 40:56; Fussilet Sûresi, 41:36.
4 : Kovulmuş şeytanın şerrinden Allah’a sığınırım.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On İkinci Lem'a / Sonraki Risale: On Dördüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

cüz’î : az, ferdî
ders-i hakikat : hakikat dersi
desâis-i şeytaniye : şeytanın hileleri, aldatmacaları
desise : hile, aldatma
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen her şeye inanan kimseler, mü’minler
emr-i ademî : yokluğa ait iş, iş
Gafûr : çok merhamet eden, suçları bağışlayan Allah
günah-ı kebâir : büyük günahlar
hakikat : asıl, esas, gerçek
Hariciye mezhebi :
ihata etmek : içine almak, kapsamak
ihsan : bağış, iyilik, lütuf
iltifat : övgü
inkişaf etmek : açığa çıkmak
irtikâp etmek : yapmak, işlemek
istiğfar : Allah’tan bağışlanma dilemek
kabile : alıcı
kâfir : Allah'ı veya Allah’ın bildirdiği kesin olan birşeyi inkâr eden kimse
kelime-i kudsiye : kutsal cümle
Kur’ân-ı Hakîm : her âyet ve sûresinde sayısız hikmet ve faydalar bulunan Kur’ân
kuvve-i şeheviye ve gadabiye : şehvet ve öfke duyguları; insanı dünya zevklerini elde etmeye ve zararlı şeyleri defetmeye sevkeden duygular
küfür : inkâr, inançsızlık
lillâhilhamd : ne kadar hamd ve şükürler varsa ve olmuşsa, hepsi Allah’a aittir
mağfiret : bağışlama
melce : sığınak
Mutezile :
mübarek : bereketli, hayırlı
nâkile : iletici
nefis : insanı kötülüklere yönelten duygu
Rahîm : rahmeti her şeyi kuşatan, her bir varlığa ayrı ayrı şefkatini gösteren Allah
rahmet-i vâsia : Allah’ın herşeyi kuşatan geniş rahmeti
sabıkan : bundan önce
sukut : alçalış, düşüş
sûre : Kur’ân-ı Kerim’in bölümlerinden her biri
tahassungâh : korunma yeri, sığınak
tecellî-i âzam : en büyük tecelli, görünüm
tergibat : rağbet uyandırmalar, teşvikler
teşvikat : teşvikler
teveccüh etmek : yönelmek
varta : tehlike, çamura düşme
zikir : Allah’ı anma
Yükleniyor...