Ya Avrupa kâfir zalimleri veya Asya münafıkları, desiseleriyle ya çalar veya gasp ediyor.

Sizin cebren böyle ehl-i imanı mim’siz medeniyete sevk etmekteki maksadınız, eğer memlekette âsâyiş ve emniyet ve kolayca idare etmek ise, kat’iyen biliniz ki, hata ediyorsunuz, yanlış yola sevk ediyorsunuz.

Çünkü itikadı sarsılmış, ahlâkı bozulmuş yüz fâsıkın idaresi ve onlar içinde âsâyiş temini, binler ehl-i salâhatin idaresinden daha müşküldür.

İşte bu esaslara binaen, ehl-i İslâm dünyaya ve hırsa sevk etmeye ve teşvik etmeye muhtaç değildirler. Terakkiyat ve âsâyişler bununla temin edilmez.

Belki mesailerinin tanzimine ve mâbeynlerindeki emniyetin tesisine ve teavün düsturunun teshiline muhtaçtırlar. Bu ihtiyaç da, dinin evâmir-i kudsiyesiyle ve takvâ ve salâbet-i diniye ile olur.

SEKİZİNCİ NOTA

Ey sa’y ve ameldeki lezzet ve saadeti bilmeyen tembel insan! Bil ki, Cenâb-ı Hak, kemâl-i kereminden, hizmetin mükâfâtını hizmet içinde derc etmiştir. Amelin ücretini nefs-i amel içine koymuştur.

İşte bu sır içindir ki, mevcudat, hattâ bir nokta-i nazarda câmidat dahi, evâmir-i tekviniye tabir edilen hususî vazifelerinde, kemâl-i şevkle ve bir çeşit lezzetle evâmir-i Rabbâniyeyi imtisal ederler. Arıdan, sinekten, tavuktan tut, tâ şems ve kamere kadar herşey kemâl-i lezzetle vazifesine çalışıyorlar.

Demek hizmetlerinde bir lezzet var ki, akılları olmadığından âkıbeti ve neticeleri düşünmeden, mükemmel vazifelerini ifa ediyorlar.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Altıncı Lem'a / Sonraki Risale: On Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

binaen : dayanarak
cebren : zorla
derc etmek : yerleştirmek
desise : hile, aldatma
ehl-i iman : Allah’a ve Allah’tan gelen her şeye inanan kimseler, mü’minler
ehl-i İslâm : Müslümanlar
ehl-i salâhat : dine göre yaşayanlar, salih kimseler
evâmir-i kudsiye : kusur ve noksandan uzak olan yüce emirler
evâmir-i Rabbâniye : Allah’ın koyduğu kurallar
evâmir-i tekviniye : Allah’ın tabiata yerleştirdiği kanunlar
fâsık : günahkâr, dinî kurallara aykırı yaşayan
imtisal etmek : bağlanmak, boyun eğmek
kâfir : Allah'ı veya Allah’ın bildirdiği kesin olan bir şeyi inkâr eden kimse
kemâl-i kerem : lütuf ve cömertliğin mükemmelliği, kusursuz ikram edicilik
kemâl-i lezzet : eksiksiz lezzet
kemâl-i şevk : büyük bir istek
mâbeyn : iki şeyin arası
mesail : meseleler
mim’siz medeniyet : ahlâksızlık, alçaklık (Arapça yazılış olarak medeniyet kelimesinin ilk harfi olan “mim” harfi kaldırılınca geriye alçaklık anlamında “deniyet” kelimesi kalır)
münafık : iki yüzlü, inanmadığı halde inanmış görünen
nefs-i amel : amelin kendisi
nokta-i nazar : bakış açısı
nota : bildiri
sa’y : çalışma
salâbet-i diniye : dinin emirlerini koruma ve uygulamaktaki ciddiyet ve sağlamlık
takvâ : Allah’ın emirlerini tutup, günahlardan sakınma
tanzim : düzenleme, düzene koyma
teavün : yardımlaşma
terakkiyat : ilerlemeler, yükselmeler
teshil : kolaylaştırma
tesis : kurma, yerleştirme
Yükleniyor...