İşte “sünnetullah” tabir edilen, kâinatta cereyan eden bu sırlı uzun düsturdandır ki, işsiz, tembel, istirahatle yaşayan ve rahat döşeğinde uzananlar, ekseriyetle, sa’y eden, çalışanlardan daha ziyade zahmet ve sıkıntı çeker. Çünkü, daima işsizler ömründen şikâyet eder, eğlence ile çabuk geçmesini ister. Sa’y eden ve çalışan ise şâkirdir, hamd eder, ömrünün geçmesini istemez.

1 اَلْمُسْتَرِيحُ الْعَاطِلُ شَاكٍ مِنْ عُمْرِهِ وَالسَّاعِى الْعَامِلُ شَاكِرٌ küllî düsturdur. Hem o sır iledir ki, “Rahat zahmette, zahmet rahattadır” cümlesi darbımesel olmuştur.

Evet, cemâdâta dikkatle nazar edilse, bilkuvve yalnız istidat ve kabiliyet cihetinde nâkıs kalıp inkişaf etmeyenlerin, gayet bir içtihad ve sa’y ile inbisat edip bilkuvveden bilfiil suretine geçmesinde, mezkûr sünnet-i İlâhiye düsturuyla bir tavır görünüyor. Ve o tavır işaret eder ki, o vazife-i fıtriyede bir şevk ve o meselede bir lezzet vardır.

Eğer o câmidin umumî hayattan hissesi varsa, şevk kendisinin olur; yoksa, o câmidi temsil eden, nezaret eden şeye aittir. Hattâ bu sırra binaen denilebilir: Lâtif, nâzik su incimad emrini aldığı vakit, öyle şiddetli bir şevkle o emre imtisal eder ki, demiri şak eder, parçalar.

Demek burûdet ve tahtessıfır soğuğun lisanıyla, ağzı kapalı demir kaptaki suya “Genişlen” emr-i Rabbânîsini tebliğinde, şiddet-i şevkle kabını parçalar. Demiri bozar, kendisi buz olur.

Ve hâkezâ, herşeyi buna kıyas et ki, güneşlerin deverânından ve seyir ü seyahatlerinden tut, tâ zerrelerin mevlevî gibi devretmelerine ve dönmelerine ve ihtizazlarına kadar kâinattaki bütün sa’y ve hareket, kanun-u kader-i İlâhî üzerine cereyan ediyor ve dest-i kudret-i İlâhîden sudur eden ve irade ve emir ve ilmi tazammun eden emr-i tekvînî ile zuhur eder.

Hattâ herbir zerre, herbir mevcut, herbir zîhayat, bir nefer askere benzer ki, orduda muhtelif dairelerde, o neferin ayrı ayrı nisbetleri, vazifeleri olduğu gibi, herbir zerre, herbir zîhayatın dahi öyledir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Atâlet içinde istirahat eden, ömründen şikâyetçidir. Çalışan ve iş gören ise haline şükreder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Altıncı Lem'a / Sonraki Risale: On Sekizinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bilfiil : fiilen, uygulamaya koyarak
bilkuvve : potansiyel olarak
binaen : dayanarak
burûdet : soğukluk
câmid : cansız
cemâdât : cansız varlıklar
cereyan etmek : meydana gelmek
cihet : yön
darbımesel : atasözü
dest-i kudret-i İlâhî : Allah’ın sonsuz kudret eli
deverân : dönüş
devretme : dönme
düstur : kanun
emr-i Rabbânî : bütün varlıkları yaratılış gayelerine göre terbiye edip idaresi ve egemenliği altında tutan Allah’ın emri
emr-i tekvînî : Allah’ın varlıkları şekillendirmeye yönelik emri
hâkezâ : bunun gibi
hamd etmek : şükür ve övgülerini sunmak
içtihad : çaba gösterme, gayret etme
ihtizaz : sarsılma, hareketlenme
imtisal etme : emre uyma, boyun eğme
inbisat etme : genişleme, yayılma
incimad : donma, katılaşma
inkişaf etme : açığa çıkma
irade : dileme, seçme gücü
istidat : kabiliyet
kâinat : evren
kanun-u kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri gerçekleşmeden önce sonsuz ilmiyle belirlediği ve bütün kâinatta geçerli olan kanunlar
küllî : geniş, her şeyi kuşatan
lâtif : ince, güzel
lisan : dil
mevcut : var
mevlevî : Mevlevîlik tarikatına mensup olan ve kendi etrafında dönerek semâ yapan kişi
mezkûr : adı geçen
muhtelif : çeşitli
nâkıs : eksik, noksan
nazar etmek : bakmak
nâzik : zarif, ince, narin
nefer : asker, er
nezaret eden : gözeten
nisbet : bağlılık, bağlantı noktası
sa’y eden : çalışan
seyr ü seyahat : yolculuk
sudur eden : ortaya çıkan
suret : biçim, görünüş
sünnet-i İlâhiye : Allah’ın kainata koyduğu kanunlar
şâkir : Allah’a şükreden
şevk : şiddetli arzu ve istek
şiddet-i şevk : şiddetli bir istek ve arzu
tahtessıfır : sıfırın altında
tazammun eden : içeren
tebliğ etmek : bildirmek
temsil eden : bir şeyin temsilcisi olan
umumî : bütün
vazife-i fıtriye : yaratılıştan gelen görev
Yükleniyor...