İşte bu sırr-ı rububiyete göre teşekkür ve ubudiyet, bütün envâ-ı hayatın ve dolayısıyla bütün kâinatın en ehemmiyetli gayesi olduğundandır ki, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan pek çok hararetle ve şiddetle ve halâvetle şükür ve ibadete sevk ediyor.

Ve “İbadet Cenâb-ı Hakka mahsus ve şükür Ona lâyık ve hamd Ona hastır” diye çok tekrarla beyan ediyor. Demek bu şükür ve ibadet doğrudan doğruya Mâlik-i Hakikîsine gitmek lâzım olduğunu ifade için, hayatı bütün şuûnâtıyla perdesiz kabza-i tasarrufunda tutmasına delâlet eden 1 وَهُوَ الَّذِى يُحْيِـى وَيُمِيتُ وَلَهُ اخْتِلاَفُ الَّيْلِ وَالنَّهَارِ

وَهُوَ الَّذِى يُحْيِـى وَيُمِيتُ فَاِذَا قَضٰىۤ اَمْرًا فَاِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ 2

3 فَيُحْيِـى بِهِ اْلاَرْضَ بَعْدَ مَوْتِهَا gibi âyetler, pek sarih bir surette vasıtaları nefyedip, doğrudan doğruya hayatı Hayy-ı Kayyûmun dest-i kudretine münhasıran veriyor. Evet, minnettarlık ve teşekkürü davet eden ve muhabbet ve senâ hissini tahrik eden, hayattan sonra rızık ve şifa ve yağmur gibi vesile-i şükran şeyler dahi doğrudan doğruya Zât-ı Rezzâk-ı Şâfîye ait olduğunu, esbab ve vesait bir perde olduğunu,

هُوَ الرَّزَّاقُ ذُو الْقُوَّةِ الْمَتِينُ 4

وَاِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ 5

وَهُوَ الَّذِى يُنَزِّلُ الْغَيْثَ مِنْ بَعْدِ مَا قَنَطُوا 6

gibi âyetlerle, rızık, şifa ve yağmur münhasıran Zât-ı Hayy-ı Kayyûmun kudretine hastır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Dirilten de, öldüren de Odur. Geceyle gündüzü değiştirmek de Onun eseridir.” Mü’minûn Sûresi,
2 : “Dirilten de Odur, öldüren de. O birşeyin olmasını dilediği zaman Onun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.” Mü’min Sûresi, 40:68.
3 : “Yeryüzünü ölümünün ardından diriltir.” Rum Sûresi, 30:24.
4 : “Rızık veren, mutlak kudret ve kuvvet sahibi olan Odur.” Zâriyat Sûresi, 51:58.
5 : “Hastalandığımda bana şifa veren Odur.” Şuarâ Sûresi, 26:80.
6 : “İnsanlar ümitsizliğe düştüklerinde yağmuru indiren Odur.” Şûrâ Sûresi, 42:28.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Dördüncü Nükte / Sonraki Risale: Altıncı Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet : Kur’ân’ın her bir cümlesi
beyan etmek : açıklamak
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
delâlet eden : delil olan
dest-i kudret : Allah’ın kudret eli
ehemmiyetli : önemli
envâ-ı hayat : hayat çeşitleri, yaşayış seviyeleri
esbab : sebepler
evâmir-i Rabbânî : herşeyin Rabbi olan Allah’ın emirleri
halâvetle : tatlılıkla, hoşlukla
hamd : övgü ve şükür
hararetle : yoğun bir şekilde
has : özel
Hayy-ı Kayyûm : her an diri olan ve herşeyi ayakta tutan Allah
itaat : emre uyma, boyun eğme
kabza-i tasarruf : hüküm ve idare eden el
kâinat : evren
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyan : açıklamalarıyla mu’cize olan Kur’ân
mahsus : özgü
Mâlik-i Hakikî : herşeyin gerçek sahibi olan Allah
medh ü senâ : övme ve yüceltme
minnettarlık : şükran duymak, iyilik karşısında kendini borçlu hissetmek
muhabbet : sevgi
mukabele etmek : karşılık vermek
mukabil : karşılık
münhasıran : mahsus olarak
nefyetmek : reddetmek
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
sarih : açık
senâ : övgü
sevk etmek : yöneltmek
sırr-ı rububiyet : Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan egemenliğinin, yaratıcılığının, idaresinin ve terbiyesinin sırrı
suret : şekil
şifa : iyileşme, sağlıklı olma
şuûnât : Cenâb-ı Hakkın yüce sıfatlarının mahiyetlerinde bulunan ve onları tecelliye sevk eden Zâtına ait mukaddes özellikler
şükür : teşekkür etme, Allah’a karşı minnet duyma
tahrik eden : harekete geçiren
ubudiyet : kulluk
vasıta : aracı
vesait : araçlar, vasıtalar
vesile-i şükran : teşekkür aracı
Zât-ı Rezzâk-ı Şâfî : bütün canlıların rızkını veren ve hastalıklara Şifâ veren Zât, Allah
Yükleniyor...