Eğer Ferd-i Vâhide verilmezse, bir sineğin vücudunu rû-yi zeminin etrafından ve anâsırından, gayet hassas bir mizanla toplamak, adeta yeryüzünü ve unsurları eleyip her taraftan o mahsus vücudun mahsus zerrelerini getirerek san’atlı vücudunda muntazam yerleştirmek için maddî kalıp, belki âzâları adedince kalıplar bulunmak ve o vücuttaki duygular ve ruh gibi ince, dakik, mânevî letâifi dahi mizan-ı mahsusla mânevî âlemlerden celb etmek lâzım gelir.

İşte bu surette bir sineğin icadı kâinat kadar müşkülâtlı olur. Yüz derece müşkül müşkül içinde, belki muhal muhal içinde olacak. Çünkü Hâlık-ı Ferdden başka hiçbir şey, hiçten ve ademden icad edemediğine bütün ehl-i din ve ehl-i fen ittifak ediyorlar. Öyleyse, esbab ve tabiata havale edilse, herşeye, ekser eşyadan toplamak suretiyle vücut verilebilir.

ÜÇÜNCÜ NOKTA: Eğer bütün eşya bir Zât-ı Ferd-i Vâhide verilse, birtek şey gibi kolay olmasına; eğer esbaba ve tabiata havale edilse, birtek şeyin vücudu, umum eşya kadar müşkülâtlı olduğuna işaret eden, başka risalelerde izah edilen iki üç temsili muhtasaran beyan edeceğiz.

Meselâ: Bir zabite, bin nefere ait vaziyet ve idare havale edilse ve bir nefer de on zabitin idaresine verilse, o bir neferin idaresi, bir taburun idaresinden on derece daha müşkülâtlı olur.

Çünkü ona emredenler birbirine mâni olurlar; bir keşmekeşle, o nefer hiçbir istirahat yüzünü görmeyecek. Hem bir taburdan matlup vaziyet ve netice birtek zabite havale edilse, külfetsiz, kolayca o neticeyi istihsal eder ve o vaziyeti verebilir.

Eğer o vaziyeti almayı ve o neticeyi istihsal etmeyi, o taburdaki başsız, âmirsiz, çavuşsuz neferâta havale edilse, o matlup vaziyeti ve neticeyi almak için, çok karışıklık içinde münakaşalarla, ancak nâkıs bir sureti, müşkülâtla tahsil edebilir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Nükte / Sonraki Risale: Beşinci Nükte
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

dakik : ince, derin, hassas
ehl-i din : dindar, din adamları
ehl-i fen : bilim adamları
ekser : pek çok
esbab : sebepler
eşya : varlıklar
hâkim-i mutlak : herşey üzerinde sınırsız egemenlik sahibi olan
Hâlık-ı Ferd : bir ve benzersiz olan, herşeyi yaratan Allah
havale etmek : bir işi başka birine bırakma
icad : var etme
istihsal etmek : üretmek, ortaya çıkarmak
istirahat : dinlenme, rahatlama
ittifak etmek : aynı noktada birleşmek
izah etmek : açıklamak
kâinat : evren
keşmekeş : karışıklık
külfetsiz : zahmetsiz
letâif : insanın ruhundaki ince duygular
mahkûm-u mutlak : her açıdan hüküm altında bulunan
mânevî âlem : maddeden olmayan, maddî gözle görünmeyen âlem
mâni : engel
matlup : istenen, talep edilen
mizan-ı mahsus : özel ölçü
muallâkta : boşlukta, havada
muhal : imkansız
muhtasaran : özet olarak
muntazam : düzenli
münakaşa : tartışma
nâkıs : eksik, noksan
nefer : asker, er
neferât : askerler
netice : sonuç
risale : Risale-i Nur’u oluşturan bölümlerden her birisi
suret : biçim, şekil
tabiat : canlı cansız bütün varlıklar, doğa
tabur : dört bölükten meydana gelen askerî birlik
tahsil : elde etme, kazanma
temsil : analoji, kıyaslama tarzında benzetme
vücut vermek : yok olan birşeyi var etmek, yaratmak
zabit : subay
Zât-ı Ferd-i Vâhid : bir ve tek olan Zât, Allah
Yükleniyor...