Evet, ey benim gibi ihtiyarlığını hisseden muhterem ihtiyar ve ihtiyareler! Biz gidiyoruz, aldanmakta faide yok. Gözümüzü kapamakla bizi burada durdurmazlar; sevkiyat var.

Fakat gafletten ve kısmen de ehl-i dalâletten gelen zulümat evhamlarıyla bize firaklı ve karanlıklı görünen berzah memleketi, ahbapların mecmaıdır. Başta şefîimiz olan Habibullah Aleyhissalâtü Vesselâm ile bütün dostlarımıza kavuşmak âlemidir.

Evet, bin üç yüz elli senede, her sene üç yüz elli milyon insanların sultanı ve onların ruhlarının mürebbîsi ve akıllarının muallimi ve kalblerinin mahbubu ve her günde, es-sebebü ke’l-fâil sırrınca, bütün o ümmetinin işlediği hasenâtın bir misli, sahife-i hasenâtına ilâve edilen ve şu kâinattaki makasıd-ı âliye-i İlâhiyenin medarı ve mevcudatın kıymetlerinin teâlîsinin sebebi olan o zât-ı Ahmediye Aleyhissalâtü Vesselâm, dünyaya geldiği dakikada “Ümmetî, ümmetî” rivayet-i sahiha ile ve keşf-i sadıkla dediği gibi, mahşerde herkes “Nefsî, nefsî” dediği zaman, yine “Ümmetî, ümmetî” diyerek en kudsî ve en yüksek bir fedakârlıkla, yine şefaatiyle ümmetinin imdadına koşan bir zâtın gittiği âleme gidiyoruz. Ve o güneşin etrafında hadsiz asfiya ve evliya yıldızlarıyla ışıklanan öyle bir âleme gidiyoruz.

İşte o zâtın şefaati altına girip ve nurundan istifade etmenin ve zulümat-ı berzahiyeden kurtulmanın çaresi, sünnet-i seniyyeye ittibâdır.

DÖRDÜNCÜ RİCA

Bir zaman ihtiyarlığa ayak bastığımdan, gafleti idame ettiren sıhhat-i bedenim de bozulmuştu. İhtiyarlıkla hastalık müttefikan bana hücum etti. Başıma vura vura uykumu kaçırdılar.

Çoluk çocuk, mal gibi beni dünya ile bağlayacak alâkalar da yoktu. Gençlik sersemliğiyle zayi ettiğim sermaye-i ömrümün meyvelerini, bütün günahlar, hatîatlar gördüm.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
asfiya : Hz. Peygamberin yolundan giden ilim ve takvâ sahibi büyük zâtlar
berzah : öldükten sonra ruhların kıyamete kadar kalacakları mânevî âlem, kabir hayatı
ehl-i dalâlet : doğru ve hak yoldan sapmış inançsız kimseler
es-sebebü ke’l-fâil : sebeb olan yapan gibidir
evham : vehimler, kuruntular
evliya : Allah’ın dostları
feryad eylemek : bağırıp çağırmak
firak : ayrılık
gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına duyarsız davranma hâli, umursamazlık
Habibullah : Allah’ın en sevdiği kul olan Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (a.s.m.)
hasenât : iyilikler, sevaplar
hatîat : hatâlar, yanlışlar
idame ettiren : devam ettiren
ihtiyare : yaşlı kadın
istifade etmek : faydalanmak
ittibâ : tâbi olma, bağlanma
keşf-i sadık : doğruluğundan şüphe olunmayan mânevî keşif
kudsî : her türlü kusur ve noksandan uzak
mahbub : sevgili
mahşer : haşir meydanı
makasıd-ı âliye-i İlâhiye : Allah’ın kâinatı yaratmasındaki yüce maksatlar
mecma : toplanılan yer
medar : dayanak, vesile
muhterem : hürmete ve saygıya lâyık olan
mürebbî : terbiye eden, eğiten, yetiştiren
müttefikan : birleşerek
nefsî, nefsî : nefsim, nefsim!
rivâyât-ı sahiha : Hz. Peygamberden (a.s.m.) nakledildiği kesin olan hadis-i şerifler
sahife-i hasenât : sevap defteri
sermaye-i ömür : ömür sermayesi
sevkiyat : toplu halde gönderme
sıhhat-i beden : vücut sağlığı
sünnet-i seniyye : Peygamberimizin söz, fiil ve hareketlerine dayanan yüce prensipler
şefaat : af için aracılıkta bulunma
şefî : şefaat eden
teâlî : yükselme, yücelme
ümmet : Hz. Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler
ümmetî, ümmetî : ümmetim, ümmetim!
zât-ı Ahmedî : Peygamberimiz Hz. Muhammed’in velî kişiliği
zayi etmek : kaybetmek
zulümat : karanlıklar, inançsızlık karanlığı
zulümat-ı berzahiye : kabir karanlıkları
Yükleniyor...