Bana o âyet bildirdi ki: İntisab-ı imanî vesikasıyla, kadîr-i mutlak öyle bir Sultana intisap edersin ki, zemin yüzünde, her baharda dört yüz bin milletten mürekkep nebâtat ve hayvânat ordularının bütün cihazatlarını kemâl-i intizamla vermekle beraber, başta insan olarak, hayvânâtın muazzam ordusunun bütün erzaklarını, değil, medenî insanların son zamanlarda keşfettikleri et ve şeker ve sair taamların hülâsaları gibi, belki yüz derece o medenî hülâsalardan daha mükemmel ve bütün taamların her nev’inden tohum ve çekirdek denilen Rahmânî hülâsalara koyup ve o hülâsaları dahi, onların pişirmelerine ve inbisatlarına dair kaderî tarifeler içinde sarıp, muhafaza için küçük sandukçalara koyup tevdi eder. O sandukçaların icadı, كُنْ emrinde bulunan ك-ن fabrikasından o kadar çabuk ve kolay ve çoklukla olur ki, Kur’ân der:

“Hâlık emreder, meydana gelir.” Madem sen intisab-ı imanî tezkeresiyle böyle bir nokta-i istinad bulabildiğinden, hadsiz bir kuvvete ve kudrete dayanabilirsin.

Ben de âyetten bu dersimi aldıkça öyle bir kuvve-i mâneviyeyi buldum ki, değil şimdiki düşmanlarıma, belki dünyaya meydan okuyabilir bir iktidar-ı imanî hissederek, bütün ruhumla beraber 1 حَسْبُنَا اللهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ dedim.

ÜÇÜNCÜ MERTEBE-İ NURİYE-İ HASBİYE: Ben o gurbetler ve hastalıklar ve mazlumiyetlerin tazyikiyle dünyadan alâkamı kesilmiş bularak, ebedî bir dünyada ve bâki bir memlekette daimî bir saadete namzet olduğumu iman telkin ettiği hengâmda, tahassür akıtan of, oftan vazgeçip, beşâşet izhar eden oh, oh dedim.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet : Kur’ân’da yer alan her bir cümle
bâki : sonsuz, devamlı ve kalıcı
beşâşet : güler yüzlülük
cihazat : cihazlar, organlar
daimî : devamlı, sürekli
dair : ilgili, ait
ebedî : sonsuz
erzak : rızıklar, yenilecek ve içilecek şeyler
gaye-i hayal : hayal edilen gaye, hedef
gurbet : vatanından uzak olma
hadsiz : sınırsız
Hâlık : her şeyi yaratan Allah
hayvânat : hayvanlar
hedef-i ruh : ruhun hedefi
hengâm : zaman, dönem
hülâsa : öz olarak hazırlanmış besin maddesi
icad : var etme, yaratma
iktidar-ı imanî : imandaki iktidar ve güç
inbisat : genişleme, büyüme
intisab-ı imanî : iman ederek Allah’a bağlanma
intisap etmek : bağlanmak
izhar etmek : göstermek, ortaya çıkarmak
kaderî : kaderle belirlenmiş
kadîr-i mutlak : herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kuvvet sahibi
kemâl-i intizam : mükemmel ve eksiksiz düzen
keşfetmek : gizli olan bir şeyi ortaya çıkarmak
kudret : Allah’ın bütün âlemleri kuşatan güç ve iktidarı
kuvve-i mâneviye : mânevi güç, moral
mazlumiyet : zulme uğramışlık
medenî : çağdaş
mertebe-i nuriye-i hasbiye : “Hasbünallahu ve ni’me’l-vekîl (Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.)” âyetinin mertebesi, derecesi
muazzam : azametli, çok büyük
muhafaza : koruma, saklama
mükemmel : eksiksiz
mürekkep : oluşmuş
netice-i fıtrat : yaratılışın gaye ve neticesi
nokta-i istinad : dayanak noktası
Rahmânî : Rahmân olan Allah’a ait
sandukça : küçük sandık
Sultan : her şeyin hâkimi olan Allah
tahassür : özlem, hasret çekme
tazyik : baskı
telkin etmek : fikir aşılamak, öğüt vermek
tevdi etmek : vermek
tezkere : belge
Yükleniyor...