Fakat bu gaye-i hayal ve hedef-i ruh ve netice-i fıtratın tahakkuku, ancak ve ancak bütün mahlûkatının bütün harekâtlarını ve sekenatlarını ve ahvâl ve a’mallerini kavlen ve fiilen bilen ve kaydeden ve bu küçücük ve âciz-i mutlak nev-i insanı kendine dost ve muhatap eden ve bütün mahlûkat üstünde bir makam veren bir Kadîr-i Mutlakın hadsiz kudretiyle ve insana nihayetsiz inâyet ve ehemmiyet vermesiyle olabilir diye düşünürken, bu iki noktada, yani, böyle bir kudretin faaliyeti ve zâhiren bu ehemmiyetsiz insanın hakikatli ehemmiyeti hakkında imanın inkişafını ve kalbin itminânını veren bir izah istedim.

Yine o âyete müracaat ettim. Dedi ki: “حَسْبُنَا’daki نَا’ya dikkat edip, seninle beraber lisan-ı hal ve lisan-ı kàl ile حَسْبُنَا’yı kimler söylüyorlar, dinle” emretti.

Birden baktım ki, hadsiz kuşlar ve kuşçuklar olan sinekler ve hesapsız hayvanlar ve nihayetsiz nebatlar ve gayetsiz ağaçlar dahi benim gibi lisan-ı hal ile 1 حَسْبُنَا اللّٰهُ وَنِعْمَ الْوَكِيلُ mânâsını yad ediyorlar.

Ve herkesin yâdına getiriyorlar ki, bütün şerâit-i hayatiyetlerini tekeffül eden öyle bir vekilleri var ki, birbirine benzeyen ve maddeleri bir olan yumurtalar ve birbirinin misli gibi katreler ve birbirinin aynı gibi habbeler ve birbirine müşabih çekirdeklerden, kuşların yüz bin çeşitlerini, hayvanların yüz bin tarzlarını, nebâtâtın yüz bin nev’ini ve ağaçların yüz bin sınıfını yanlışsız, noksansız, iltibassız, süslü, mizanlı, intizamlı, birbirinden ayrı fârikalı bir surette, gözümüz önünde, hususan her baharda, gayet çok, gayet kolay, gayet geniş bir dairede, gayet çoklukla halk eder, yapar bir kudretin azamet ve haşmeti içinde, beraberlik ve benzeyişlik ve birbiri içinde ve bir tarzda yapılmalarıyla vahdetini ve ehadiyetini bize gösterir.

Ve böyle hadsiz mucizâtı ibraz eden bir fiil-i rububiyete, bir tasarruf-u hallâkıyete müdahale ve iştirak mümkün olmadığını bildirir diye anladım.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah bize yeter; O ne güzel vekildir.” Âl-i İmrân Sûresi, 3:173.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mal : davranışlar, işler
âciz-i mutlak : son derece güçsüz
ahvâl : hâller, davranışlar
âyet : Kur’ân’da yer alan her bir cümle
azamet : büyüklük, yücelik
ehadiyet : Allah’ın birliğinin her bir varlıkta ayrı ayrı görünmesi
ehemmiyet : değer, önem
fârikalı : birbirinden farklı
fiil-i rububiyet : Cenâb-ı Allah’ın bütün varlık âlemini kuşatan terbiye ve idare edicilik fiili
gayetsiz : sayısız
habbe : dane, tohum
hadsiz : sınırsız, sayısız
hakikat : asıl, esas, gerçek
halk etmek : yaratmak
harekât : hareketler
haşmet : görkem
ibraz eden : gösteren
iltibassız : birbirine karışmayan
itminân : tatmin olma
Kadîr-i Mutlak : herşeye gücü yeten, sınırsız güç ve kudret sahibi Allah
kavlen ve fiilen : sözle ve davranışla
kudret : Allah’ın bütün âlemleri kuşatan güç ve iktidarı
lisan-ı hal : hâl ve beden dili
lisan-ı kàl : söz ile anlatım
mahlûkat : varlıklar
makam : derece, konum
misl : benzer
mizanlı : ölçülü
mu’cizât : mu’cizeler, bir benzerini yapma konusunda başkalarını âciz bırakan olağanüstü şeyler
muhatap : hitap edilen
müdahale : karışma
müracaat etmek : başvurmak
müşabih : benzer
nebat : bitki
nebâtât : bitkiler
nev’i : çeşit, tür
nev-i insan : insan türü, insanlık
nihayetsiz : sınırsız
noksansız : eksiksiz
sekenat : sakinlik, hareketsiz oluş
suret : biçim, şekil
şerâit-i hayatiyet : hayat şartları
tasarruf-u hallâkıyet : Allah’ın yaratıcılığını dilediği şekilde göstermesi
tekeffül eden : kefil olan
vahdet : Allah’ın birliğinin bütün varlıklarda görülmesi
vekil : sözcü, temsilci
yad etmek : anmak
yâdına getirmek : hatırına getirmek
zâhiren : görünürde
Yükleniyor...