Hattâ, bu mânâsız soruşların kesilmesi için, iki zat, hamiyeten, biri “At benimdir,” diğeri “Araba benimdir” dedikleri için, ikisini de benimle beraber tevkif ettiler. Bu nümunelere kıyasen, çok çocuk oyuncaklarına seyirci olup gülerek ağladık ve anladık ki, Risale-i Nur’a ve şakirtlerine ilişenler maskara olurlar.

O nümunelerden lâtif bir muhavere: Benim tevkif kâğıdımda sebep “emniyeti ihlâl” suçu yazıldığından, ben daha o pusulayı görmeden müddeiumuma dedim:

“Seni geçen gece gıybet ettim. Emniyet müdürü hesabına beni konuşturan bir polise, ‘Eğer bin müddeiumumî ve bin emniyet müdürü kadar bu memlekette emniyet-i umumiyeye hizmet etmemişsem -üç defa- Allah beni kahretsin’ dedim.”

Sonra, bu sırada, bu soğukta, en ziyade istirahate ve üşümemeye ve dünyayı düşünmemeye muhtaç olduğum bir hengâmda, garazı ve kastı ihsas eder bir tarzda, beni bu tahammülün fevkinde bu tehcir ve tecrit ve tevkif ve tazyike sevk edenlere, fevkalâde iğbirar ve kızmak geldi. Bir inâyet, imdada yetişti. Mânen kalbe ihtar edildi ki:

“İnsanların sana ettikleri ayn-ı zulümlerinde, ayn-ı adalet olan kader-i İlâhînin büyük bir hissesi var.

“Ve bu hapiste yiyecek rızkın var; o rızkın seni buraya çağırdı. Ona karşı rıza ve teslimle mukabele lâzım.

“Hikmet ve rahmet-i Rabbâniyenin dahi büyük bir hissesi var ki, bu hapistekileri nurlandırmak ve teselli vermek ve size sevap kazandırmaktır. Bu hisseye karşı, sabır içinde binler şükretmek lâzımdır.

“Hem senin nefsinin bilmediğin kusurlarıyla onda bir hissesi var. O hisseye karşı istiğfar ve tevbe ile, nefsine ‘Bu tokada müstehak oldun’ demelisin.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Beşinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ayn-ı adalet : adaletin ta kendisi
ayn-ı zulüm : zulüm ve haksızlığın ta kendisi
cihet : yön, taraf
desise : hile, aldatma
emniyet : güven
emniyeti ihlâl : güvenliği bozma
emniyet-i umumiye : genel güvenlik
fevkalâde : olağanüstü
fevkinde : üstünde
garaz : kötü kasıt
gıybet : arkadan çekiştirmek, hazır olmayan birisinin aleyhinde konuşmak
hengâm : zaman, dönem
hikmet ve rahmet-i Rabbâniye : herbir varlığı terbiye edip idaresi ve tasarrufu altında bulunduran Allah’ın rahmet ve hikmeti
iğbirar : gücenme, kırgınlık
iğfal : gaflete düşürerek kandırma, aldatma
ihsas etmek : hissettirmek
ihtar edilmek : hatırlatılmak
imdada yetişmek : yardım eli uzatmak
inâyet : Allah’tan gelen yardım, ihsan, iyilik
istiğfar : af dileme, tevbe etme
istirahat : dinlenme, rahatlama
kader-i İlâhî : Allah’ın meydana gelecek hâdiseleri olmadan bilip o şekilde belirlemesi
kahretmek : perişan etmek
kast : amaç
lâtif : güzel, hoş
mânen : mânevî olarak
maskara olmak : gülünç duruma düşmek
muhavere : karşılıklı konuşma
mukabele : karşılık verme
müddeiumumî : savcı
müstehak : hak etmiş, lâyık
nefs : kişinin kendisi
nurlandırmak : aydınlatmak
nümune : örnek
rızık : Allah’ın ihsan ettiği nimetler, yiyecekler
safdil : saf kalpli, kolay aldanan
sevk etmek : yönlendirmek
şakirt : öğrenci, talebe
şükretmek : teşekkür etmek, Allah’a karşı minnet duymak
tahammül : dayanma, katlanma
tazyik : baskı
tecrit : yalnız başına bırakma
tehcir : yurdundan çıkarma, sürgün etme
teslim : her şeyiyle Allah’a bağlanma
tevbe : pişmanlık duyarak günahtan dönüş
tevkif etmek : tutuklamak
vehham : aşırı derecede vehimli, kuruntulu
ziyade : çok, fazla
zulüm : haksızlık
Yükleniyor...