İhlâsı kıran ve riyâya sevk eden pek çok esbabdan iki üçünü muhtasaran beyan edeceğiz.

BİRİNCİSİ: Menfaat-i maddiye cihetinden gelen rekabet, yavaş yavaş ihlâsı kırar. Hem netice-i hizmeti de zedeler. Hem o maddî menfaati de kaçırır.

Evet, hakikat ve âhiret için çalışanlara karşı bu millet bir hürmet ve bir muavenet fikrini daima beslemiş. Ve bilfiil onların hakikat-i ihlâslarına ve sadıkane olan hizmetlerine bir cihette iştirak etmek niyetiyle, onların hâcât-ı maddiyelerinin tedarikiyle meşgul olup vakitlerini zayi etmemek için, sadaka ve hediye gibi maddî menfaatlerle yardım edip hürmet etmişler. Fakat bu muavenet ve menfaat istenilmez, belki verilir. Hem kalben arzu edip muntazır kalmakla, lisan-ı hal ile dahi istenilmez. Belki ummadığı bir halde verilir. Yoksa ihlâsı zedelenir.

Hem 1 وَلاَ تَشْتَرُوا بِاٰيَاتِى ثَمَنًا قَلِيلاً âyetinin nehyine yanaşır, ameli kısmen yanar.

İşte bu maddî menfaati arzu edip muntazır kalmak, sonra nefs-i emmâre, hodgâmlık cihetiyle, o menfaati başkasına kaptırmamak için, hakikî bir kardeşine ve o hususî hizmette arkadaşına karşı bir rekabet damarı uyandırır. İhlâsı zedelenir, hizmette kudsiyeti kaybeder, ehl-i hakikat nazarında sakîl bir vaziyet alır. Ve maddî menfaati de kaybeder.

Her ne ise, bu hamur çok su götürür. Kısa kesip, yalnız, hakikî kardeşlerimin içinde sırr-ı ihlâsı ve samimî ittifakı kuvvetleştirecek iki misal söyleyeceğim.

Birinci misal: Ehl-i dünya, büyük bir servet ve şiddetli bir kuvvet elde etmek için, hattâ bir kısım ehl-i siyaset ve hayat-ı içtimaiye-i beşeriyenin mühim âmilleri ve komiteleri, iştirak-i emval düsturunu kendilerine rehber etmişler. Bütün sû-i istimâlât ve zararlarıyla beraber, harika bir kuvvet, bir menfaat elde ediyorlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Benim âyetlerimi, az bir dünya menfaatiyle değiştirmeyin.” Bakara Sûresi, 2:41.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirminci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi İkinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhiret : öldükten sonra yaşanacak olan sonsuz hayat
amel : iş, davranış
âmil : etken, önde gelen
âyet : Kur’an’da yer alan her bir cümle
beyan etmek : açıklamak
bilfiil : fiilen, uygulamalı olarak
cihet : taraf, yön
düstur : kural
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i hakikat : iman hakikatlerine bütün ayrıntılarıyla araştırarak ulaşanlar
ehl-i siyaset : siyasetle ilgilenenler
esbab : sebepler
hâcât-ı maddiye : maddî ihtiyaçlar
hakikat : doğru gerçek
hakikat-i ihlâs : ihlâs gerçeği
hakikî : asıl, gerçek
hayat-ı içtimaiye-i beşeriye : insanların toplumsal hayatı
hodgâmlık : bencillik
hususî : özel
hürmet etmek : saygı göstermek
ihlâs : ibadet ve davranışlarda sadece Allah’ın rızasını gözetme; samimiyet
iştirak etmek : katılmak
iştirak-i emval : mal ortaklığı
ittifak : anlaşma, birlik
komite : heyet, komisyon
kudsiyet : kutsallık
lisan-ı hal : hal ve beden dili
menfaat : fayda, yarar
menfaat-i maddiye : maddî menfaatler, yararlar
misâl : örnek
muavenet : yardım
muhtasaran : özet olarak
muntazır kalmak : beklenti içinde olmak
muntazır : bekleyen, hazır
mühim : önemli
nazar : bakış
nefs-i emmâre : hazır zevke düşkün ve insanı kötülüğe ve yasak zevk ve isteklere sevk eden duygu
nehy : yasak
netice-i hizmet : hizmetin sonucu
riyâ : gösteriş
sadaka : Allah rızası için ihtiyaç sahibi kimselere yapılan yardım
sadıkane : sadakatli bir şekilde
sakîl : çirkin, ağır karşılanan
sevk eden : yönlendiren
sırr-ı ihlâs : ihlas sırrı
sû-i istimâlât : bir şeyi kötüye kullanma işlemleri
tedarik etmek : elde etmek
vaziyet : durum
zayi etmek : kaybetmek, boşa harcamak
Yükleniyor...