Halbuki, iştirak-i emvâlin, çok zararlarıyla beraber, iştirakle mahiyeti değişmez. Herbirisi umuma gerçi bir cihette ve nezarette mâlik hükmündedir; fakat istifade edemez.

Her ne ise, bu iştirak-i emval düsturu a’mâl-i uhreviyeye girse, zararsız azîm menfaate medardır. Çünkü bütün emval, o iştirak eden herbir ferdin eline tamamen geçmesinin sırrını taşıyor. Çünkü, nasıl ki dört beş adamdan, iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip lâmbayı yaktılar. Herbiri tam bir lâmbaya mâlik oluyor. O iştirak edenlerin herbirinin bir duvarda büyük bir âyinesi varsa, herbirinin noksansız, parçalanmadan, birer lâmba, oda ile beraber âyinesine girer.

Aynen öyle de, emvâl-i uhreviyede sırr-ı ihlâs ile iştirak ve sırr-ı uhuvvet ile tesanüd ve sırr-ı ittihad ile teşrikü’l-mesâi, o iştirak-i a’mâlden hâsıl olan umum yekûn ve umum nur herbirinin defter-i a’mâline bitamâmihâ gireceği, ehl-i hakikat mâbeyninde meşhud ve vakidir. Ve vüs’at-i rahmet ve kerem-i İlâhînin muktezasıdır.

İşte, ey kardeşlerim! Sizleri inşaallah menfaat-i maddiye rekabete sevk etmeyecek. Fakat menfaat-i uhreviye noktasında bir kısım ehl-i tarikat aldandıkları gibi, sizin de aldanmanız mümkündür. Fakat şahsî, cüz’î bir sevap nerede, mezkûr misal hükmündeki iştirak-i a’mâl noktasında tezahür eden sevap ve nur nerede?

İkinci misal: Ehl-i san’at, netice-i san’atı ziyade kazanmak için, iştirak-i san’at cihetinde mühim bir servet elde ediyorlar. Hattâ dikiş iğneleri yapan on adam, ayrı ayrı yapmaya çalışmışlar. O ferdî çalışmanın, her günde yalnız üç iğne, o ferdî san’atın meyvesi olmuş. Sonra, teşrikü’l-mesâi düsturuyla on adam birleşmişler. Biri demir getirip, biri ocak yandırıp, biri delik açar, biri ocağa sokar, biri ucunu sivriltir, ve hâkezâ...

Herbirisi iğne yapmak san’atında yalnız cüz’î bir işle meşgul olup, iştigal ettiği hizmet basit olduğundan vakit zayi olmayıp, o hizmette meleke kazanarak, gayet sür’atle işini görmüş. Sonra, o teşrik-i mesâi ve taksim-i a’mâl düsturuyla olan san’atın semeresini taksim etmişler.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirminci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi İkinci Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

a’mâl-i uhreviye : âhirete yönelik ameller, işler
âyine : ayna
azîm : büyük, yüce
bitamâmihâ : bütünüyle, tamamıyla
cihet : taraf, yön
cüz’î : az, sınırlı, ferdî
defter-i a’mâl : amel defteri
düstur : kural
ehl-i hakikat : iman gerçeklerine bütün ayrıntılarıyla araştırarak ulaşanlar
ehl-i san’at : san’atla uğraşanlar
ehl-i tarikat : tarikata mensup olanlar
emval : mallar
emvâl-i uhreviye : âhirete ait mallar; sevaplar
ferd : kişi, birey
ferdî : kişisel, bireysel
hâkezâ : bunun gibi
hâsıl olan : meydana gelen
istifade etmek : faydalanmak
iştigal etmek : meşgul olmak
iştirak : ortaklık, katılma
iştirak-i a’mâl : sevap kazandıran işlerde ortaklık
iştirak-i emval : mal ortaklığı
iştirak-i san’at : san’at ortaklığı
kerem-i İlâhî : Allah’ın ikramı
mâbeyn : ara, iki şeyin arası
mahiyet : nitelik, özellik
mâlik : bir şeyin sahibi
medar : sebep, kaynak
meleke : alışkanlık
menfaat : fayda, yarar
menfaat-i maddiye : maddî menfaatler, faydalar
menfaat-i uhreviye : âhirete ait yararlar
meşhud : görünen
mezkûr : adı geçen
misal : örnek
mukteza : bir şeyin gereği
mühim : önemli
netice-i san’at : san’atın neticesi, ürünü
nezaret : gözetim
nur : aydınlık
semere : meyve, netice
sevk etmek : yönlendirmek
sırr-ı ihlâs : ihlas sırrı
sırr-ı ittihad : birlik içinde saklı olan sır
sırr-ı uhuvvet : kardeşlik sırrı
sür’at : hız
taksim-i a’mâl : iş bölümü
tesanüd : dayanışma
teşrikü’l-mesâi : birlikte çalışma, işbirliği yapma
tezahür eden : ortaya çıkan, görünen
umum : bütün
vaki olan : meydana gelen
vüs’at-i rahmet : rahmetin bolluğu
yekûn : bütün, toplam
zayi : kayıp
ziyade : çok, fazla
Yükleniyor...