قَدْ اُشِيرَ اِلٰى قِسْمٍ مِنْهاَ فِى اَجْزَاءِ (رِسَالَةِ النُّورِ) وَبِالْخَاصَّةِ (فِى الْمَوْقِفِ الثَّالِثِ مِنَ الرِّسَالَةِ الثَّانِيَةِ وَالثَّلاَثِينَ). وَكُلُّ الرَّسَائِلِ الْباَحِثَةِ عَنِ اْلاِيمَانِ بِاللّٰهِ مِنْ أَجْزَاءِ رِسَالَةِ النُّورِ تَكْشِفُ الْحِجَابَ عَنْ وَجْهِ هٰذِهِ النِّعْمَةِ. فَإِكْتِفَاءً بِهَا نَقْتَصِرُ هُناَ

اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ عَلٰى رَحْمَانِيَّتِهِ تَعَالٰى اَلتِى تَتَضَمَّنُ نِعَماً بِعَدَدِ مَنْ تَعَلَّقَ بِهِ الرَّحْمَةُ مِنْ ذَوِى الْحَََياَةِ. إِذْ فِى فِطْرَةِ اْلاِنْسَانِ بِسِرِّ جَامِعِيَّتِهِ عَلاَقاَتٌ بِكُلِّ ذَوِى الْحَياَةِ تَحْصُلُ لَهُ سَعَادَة ٌ مَعْنَويَّةٌ بِسَبَبِ سَعَادَاتِهِمْ. وَفِى فِطْرَتِهِ تَأَثرٌ بِآلاَمِهِمْ. فَالنِّعْمَةُ عَلَيْهِمْ تَكُونُ نَوْعَ نِعْمَةٍ لِذَلِكَ اْلاِنْسَانِ. وَالْحَمْدُ ِللّٰهِ عَلٰى رَحِيمِيَّتِهِ تَعَالٰى بِعَدَدِ اْلاَطْفَالِ الْمُنْعَمِ عَلَيْهِمْ بِشَفَقَاتِ وَالِدَاتِهِمْ. إِذْ كَمَا أَنَّ كُلَّ مَنْ لَهُ فِطْرَةٌ سَلِيمَةٌ يَتَأَلمُ وَيَتَوَجَّعُ مِنْ بُكَاءِ طِفْلٍ جَائِعٍ لاَ وَالِدَةَ لَهُ؛ كَذَلِكَ يَتَنَعَّمُ بِتَعَطُّفِ الْوَالِدَاتِ عَلٰى أَطْفَالِهَا. اَلْحَمْدُ ِللّٰهِ عَلٰى حَكِيمِيَّتِهِ تَعَالٰى بِعَدَدِ دَقَائِقِ جَمِيعِ أَنْوَاعِ حِِكْمَتِهِ فِى الْكَائِنَاتِ. إِذْ كَمَا تَتَنَعَّمُ نَفْسُ اْلإِنْسَانِ بِجَلَوَاتِ رَحْمَانِيَّتِهِ، وَيَتَنَعَّمُ قَلْبُ اْلاِنْسَانِ بِتَجَلِّياَتِ رَحِيمِيَّتِهِ؛ كَذَلِكَ يَتَلَذَّذُ عَقْلُ اْلاِنْسَانِ بِلَطَائِفِ حِكْمَتِهِ

AÇIKLAMA

Binaenaleyh, zerrât-ı âlemin adedince iman nimetlerine hamd ü senâ etmek bir borçtur. Risale-i Nur’un eczasında bir kısmına işaretler yapılmıştır. Maahâzâ, iman-ı billâhdan bahseden Risale-i Nur’un cüzleri, bu nimetten perdeyi kaldırarak gösteriyor.

“Elhamdü lillâh” lâm-ı istiğrakla işaret ettiği umum hamdlerle hamd edilmesi lâzım olan nimetlerden birisi de, Rahmâniyet nimetidir. Evet, Rahmâniyet, zevilhayattan rahmete mazhar olanların sayısınca nimetleri tazammun etmiştir. Çünkü bilhassa insan, her bir zîhayatla alâkadardır. Bu itibarla insan her zîhayatın saadetiyle saidleşir ve elemleriyle müteessir olur. Öyleyse, herhangi bir fertte bulunan bir nimet, arkadaşlarına da bir nimettir. Ve kezâ, validelerin şefkatleriyle nimetlenen çocukların sayısınca nimetleri tazammun edip ona göre hamdlere, senâlara kesb-i istihkak edenlerden birisi de rahîmiyettir. Evet, annesiz aç bir çocuğun ağlamasından müteessir ve acıyan bir vicdan sahibi, elbette validelerin çocuklarına olan şefkatlerinden zevk alır, memnun ve mahzuz olur. İşte, bu gibi zevkler birer nimettir, hamd ve şükürler ister. Ve kezâ, kâinatta mündemiç hikmetlerin bütün envâ ve efradı adedince hamd ve şükürleri iktiza edenlerden birisi de hakîmiyettir. Zira insanın nefsi, Rahmâniyetin cilveleriyle, kalbi de Rahîmiyetin tecelliyatıyla nimetlendikleri gibi, insanın aklı da hakîmiyetin letaifiyle zevk alır, telezzüz eder. İşte, bu itibarla ağız dolusu ile “Elhamdü lillâh” söylemekle hamd ü senâları istilzam eder.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Birinci Bab / Sonraki Risale: Üçüncü Bab
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

alâkadar olmak : alakalı, bağlantılı olmak
bilhassa : özellikle
binaenaleyh : bundan dolayı
cilve : görüntü, akis
cüz : bölüm, kısım
ecza : parçalar, bölümler
efrad : fertler, bireyler
elem : keder, üzüntü
elhamdü lillâh : “ezelden ebede her türlü hamd ve övgü, şükür ve minnet Allah’a mahsustur”
envâ : türler, çeşitler
fert : kişi, şahıs
hakîmiyet : herşeyi belirli gayelere yönelik olarak, mânâlı, faydalı ve tam yerli yapma
hamd ü sena etmek : hamd edip övmek
hamd ü senâ : Cenab-ı Hakka şükür ve övgüde bulunma
hikmet : sebep, ince sır
iktiza etmek : gerektirmek
iman : Allah’a inanma
iman-ı billâh : Allah’a iman
istilzam etmek : gerektirmek
kesb-i istihkak etmek : hak kazanma, lâyık olma
kezâ : bunun gibi
lâm-ı istiğrak : Arapça, başına geldiği kelimeyi umûmileştiren “lâm”
letaif : lâtifeler, duyular
maahâzâ : bununla beraber, bununla birlikte
mahzuz olmak : hazzetmek, hoşlanmak
mazhar olmak : erişmek
mündemiç : içinde olan
müteessir olmak : üzülmek
nefs : kişinin kendisi
nimet : iyilik, lütuf
rahîmiyet : Allah’ın sonsuz merhamet ediciliği
Rahmâniyet : Allah’ın bütün varlıkları kaplayan merhamet ediciliği
rahmet : şefkat ve merhamet
saadet : mutluluk
saidleşmek : mutlu olmak, sevinmek
senâ : övgü
tazammun etmek : içine almak
tazammun etmek : içine almak, kapsamak
tecelliyât : görünümler, yansımalar, İlâhî isimlerin varlıklarda eserini göstermesi
telezzüz etmek : lezzet almak
umum : bütün
valide : anne
vicdan : insanın içinde bulunan ve iyiyi kötüden ayırabilen his
zerrât-ı âlem : evrendeki zerreler
zevilhayat : hayat sahibi, canlı
zîhayat : canlı, hayat sahibi
Yükleniyor...