İşte o sırr-ı azîmdendir ki, Cenâb-ı Hak, insan nev’ini, binler nevileri sümbül verecek ve hayvânâtın sair binler nevileri kadar tabakat gösterecek bir fıtratta yaratmıştır.

Sair hayvânat gibi kuvâlarına, lâtifelerine, duygularına had konulmamış; serbest bırakıp hadsiz makamatta gezecek istidat verdiğinden, bir nevi iken binler nevi hükmüne geçtiği içindir ki, arzın halifesi ve kâinatın neticesi ve zîhayatın sultanı hükmüne geçmiştir.

İşte, nev-i insanın tenevvüünün en mühim mayası ve zembereği, müsabaka ile, hakikî imanlı fazilettir. Fazileti kaldırmak, mahiyet-i beşeriyenin tebdiliyle, aklın söndürülmesiyle, kalbin öldürülmesiyle, ruhun mahvedilmesiyle olabilir.

Evet, şu hürriyet perdesi altında müthiş bir istibdadı taşıyan şu asrın gaddar yüzüne çarpılmaya lâyık iken ve halbuki o tokada müstehak olmayan gayet mühim bir zâtın yanlış olarak yüzüne savrulan kâmilâne şu sözün,

Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hürriyet?
Çalış, idrâki kaldır, muktedirsen âdemiyetten!


sözünün yerine, bu asrın yüzüne çarpmak için ben de derim:

Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı hakikat?
Çalış, kalbi kaldır, muktedirsen âdemiyetten!


Veyahut,

Ne mümkün zulm ile, bîdâd ile imhâ-yı fazilet?
Çalış, vicdanı kaldır, muktedirsen âdemiyetten!


Evet, imanlı fazilet, medar-ı tahakküm olmadığı gibi, sebeb-i istibdat da olamaz. Tahakküm ve tagallüb etmek faziletsizliktir. Ve bilhassa ehl-i faziletin en mühim meşrebi, acz ve fakr ve tevazu ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye karışmak tarzındadır. Lillâhilhamd, bu meşrep üstünde hayatımız gitmiş ve gidiyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Birinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Üçüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acz : güçsüzlük
âdemiyet : insanlık
arz : dünya
asır : yüzyıl
beşer nev'i : insan türü, insanlık
bîdâd : adaletsizlik
bilhassa : özellikle
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
ehl-i fazilet : güzel huylu, üstün özelliklere sahip kişiler
fakr : fakirlik
fazilet : değer, erdem
fıtrat : yaratılış
gaddar : acımasız
gayet : çok
had : sınır
hadsiz : sayısız, sınırsız
hakikî : asıl, gerçek
halife : yeryüzünde Allah namına hareket eden insan
hayat-ı içtimaiye-i beşeriye : insanların sosyal hayatı
hayvânât : hayvanlar
idrâk : anlama, kavrama
imhâ-yı fazilet : faziletin ortadan kaldırılması
imhâ-yı hakikat : hakikatin ortadan kaldırılması
imhâ-yı hürriyet : özgürlüğün yok edilmesi
istibdad : baskı ve zulüm
istidat : kabiliyet
kâmilâne : olgunluk ve mükemmellik içinde
kuvâ : duygular, hisler
lâtife : ince duygu
lillâhilhamd : ne kadar hamd ve şükürler varsa ve olmuşsa, hepsi Allah’a aittir
mahiyet-i beşeriye : insanların yapısında bulunan temel özellik
makamat : makamlar
medar-ı tahakküm : baskı, zorbalık sebebi
meşreb : hareket tarzı, metod
muktedir : gücü yeten iktidar sahibi
mühim : önemli
müsabaka : yarışma
müstehak : hak etmiş, lâyık
nev' : tür, çeşit
nev-i insan : insan türü, insanlık
sair : diğer, başka
sebeb-i istibdat : baskı, zulüm sebebi
sırr-ı azîm : büyük sır
tabakat : tabakalar, dereceler
tagallüb etmek : baskı ve zorbalık yapmak
tahakküm : baskı altında tutma
tebdil : değiştirme
tenevvü : çeşitlilik
tevazu : alçakgönüllülük
zât : kişi
zemberek : hareketi sağlayan güç kaynağı
zîhayat : canlı
zulüm : haksızlık
Yükleniyor...