Ben kendimde fazilet var diye fahir suretinde dâvâ etmiyorum. Fakat nimet-i İlâhiyeyi tahdis suretinde şükretmek niyetiyle diyorum ki:

Cenâb-ı Hak, fazl ve keremiyle, ulûm-u imaniye ve Kur’âniyeye çalışmak ve fehmetmek faziletini ihsan etmiştir.

Bu ihsan-ı İlâhîyi bütün hayatımda, lillâhilhamd, tevfik-i İlâhî ile şu millet-i İslâmiyenin menfaatine, saadetine sarf ederek, hiçbir vakit vasıta-i tahakküm ve tagallüb olmadığı gibi, ekser ehl-i gafletçe matlup olan teveccüh-ü nâs ve hüsn-ü kabul-ü halk dahi, mühim bir sırra binaen benim menfûrumdur, onlardan kaçıyorum.

Yirmi sene eski hayatımı zayi ettiği için onları kendime muzır görüyorum. Fakat Risale-i Nur’u beğenmelerine bir emâre biliyorum, onları küstürmüyorum.

İşte, ey ehl-i dünya! Dünyanıza hiç karışmadığım ve prensiplerinizle hiçbir cihet-i temasım bulunmadığı ve dokuz sene esaretteki bu hayatımın şehadetiyle yeniden dünyaya karışmaya hiçbir niyet ve arzum yokken, bana eski bir mütegallip ve daima fırsatı bekleyen ve fikr-i istibdat ve tahakkümü taşıyan bir adam gibi yapılan bunca tarassut ve tazyikiniz hangi kanunladır? Hangi maslahatladır?

Dünyada hiçbir hükûmet böyle fevkalkanun ve hiçbir ferdin tasvibine mazhar olmayan bir muameleye müsaade etmediği halde, bana karşı yapılan bu kadar bed muamelelere, yalnız değil benim küsmem, belki eğer bilse nev-i beşer küser, belki kâinat küsüyor.

ÜÇÜNCÜ İŞARET

Mağlâtalı, divanecesine bir sual:

Bir kısım ehl-i hüküm diyorlar ki: “Madem sen bu memlekette duruyorsun. Şu memleketin cumhurî kanunlarına inkıyad etmek lâzım gelirken, sen neden inzivâ perdesi altında kendini o kanunlardan kurtarıyorsun?

Ezcümle, şimdiki hükûmetin kanununda, vazife haricinde bir meziyeti, bir fazileti kendine takıp, onunla bir kısım millete tahakküm edip nüfuzunu icra etmek, müsavat esasına istinad eden cumhuriyetin bir düsturuna münâfidir.

Sen neden vazifesiz olduğun halde elini öptürüyorsun? Halk beni dinlesin diye hodfuruşâne bir vaziyet takınıyorsun?”
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Birinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Üçüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

bed : kötü, çirkin
binaen : dayanarak
Cenâb-ı Hak : Hakkın tâ kendisi olan şeref ve yücelik sahibi Allah
cihet-i temas : bağlantı yönü
cumhurî : halkın çoğunluyla ilgili
divanece : akılsızca
ehl-i dünya : dünyaya dalıp, âhireti düşünmeyenler
ehl-i gaflet : âhirete, Allah’ın emir ve yasaklarına karşı duyarsız olanlar
ehl-i hüküm : yöneticiler, idareciler
ekser : çok
emâre : belirti, işaret
esaret : esirlik, tutsaklık
ezcümle : örneğin, meselâ
fahir : övünme
fazilet : değer, erdem
fazl : cömertlik, ihsan
fehmetmek : anlamak
fevkalkanun : kanun üstü, kanunsuz
fikr-i istibdat : baskı düşüncesi, keyfi idari sistemi
hükûmet : idare, yönetim
hüsn-ü kabul-ü halk : halkın güzellikle kabul etmesi, benimsemesi
ihsan etmek : bağışlamak, sunmak
ihsan-ı İlâhî : Allah’ın ihsanı, ikramı, bağışı
inkıyad etmek : boyun eğmek
inzivâ : yalnız başına bir yere çekilip dünya işleriyle uğraşmama
kâinat : evren
kerem : cömertlik
lillâhilhamd : ne kadar hamd ve şükürler varsa ve olmuşsa, hepsi Allah’a aittir
mağlâtalı : aldatıcı
maslahat : fayda, gaye
matlup : istenen, talep edilen
mazhar : bir özelliği üzerinde taşıyan
menfaat : fayda, yarar
menfûr : kendisinden nefret edilen, sevilmeyen
millet-i İslâmiye : İslâm toplumu, Müslümanlar
muamele : uygulama
muzır : zararlı
mühim : önemli
müsaade etmek : izin vermek
mütegallip : zorba
nev-i beşer : insanlar
nimet-i İlâhiye : Allah’ın verdiği, ihsan ettiği her şey
saadet : mutluluk
suret : biçim, şekil
şehadet : şahitlik
tagallüb : baskı ve zorbalık yapma
tahakküm : baskı, zorbalık
tahdis : anlatma, şükrederek dile getirme
tarassut : göz altında tutma
tasvib : uygun bulma, onaylama
tazyik : baskı
teveccüh-ü nâs : insanların alâkası, ilgisi
tevfik-i İlâhî : Allah’ın yardımı ve başarıya ulaştırması
ulûm-u imaniye ve Kur'âniye : iman ve Kur’ân ilimleri
vasıta-i tahakküm : insanları baskı altına alma aracı
zayi etmek : kaybetmek
Yükleniyor...