Üçüncü Nükte

(Sadâkatte namdar, safvet-i kalbde mümtaz Süleyman Rüştü ile bir muhâvere-i lâtife münasebetiyle)

Büyük bir âyetin küçük bir nüktesidir.

Şöyle ki: Güz mevsiminde, sineklerin terhisat zamanına yakın bir vakitte, hodgâm insanlar, cüz’î tâcizleri için sinekleri itlâf etmek üzere hapishanedeki odamızda bir ilâç istimâl ettiler. Benim fazla rikkatime dokunmuştu. Odamda çamaşır ipi vardı. Bilâhare, o insanların inadına, sinekler daha ziyade çoğaldılar. Akşam vaktinde, o küçücük kuşlar, o ip üstünde gayet muntazam diziliyorlardı. Çamaşırları sermek için Rüştü’ye dedim: “Bu küçücük kuşlara ilişme; başka yere ser.” O da, kemâl-i ciddiyetle, dedi ki: “Bu ip bize lâzımdır; sinekler başka yerde kendilerine yer bulsun.”

Her ne ise... Bu lâtife münâsebetiyle, seher vaktinde, sinek ve karınca gibi kesretli küçük hayvanlardan bahis açıldı. Ona dedim ki:

Böyle nüshaları çoğalan nevilerin ehemmiyetli vazifeleri ve kıymetleri vardır. Evet, bir kitap, kıymeti nisbetinde nüshaları teksir edilir. Demek, sinek cinsi de ehemmiyetli vazifesi ve büyük kıymeti var ki, Fâtır-ı Hakîm, o küçücük kaderî mektupları ve kudret kelimelerinin nüshalarını çok teksir etmiş.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Dokuzuncu Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âyet : Kur’ân’da yer alan her bir cümle
bilâhare : daha sonra
cüz’î : küçük
derc edilen : yerleştirilen
Fâtır-ı Hakîm : her şeyi hikmetle ve benzersiz olarak yoktan yaratan Allah
güz : sonbahar
hodgâm : bencil
istimâl etmek : kullanmak
itlâf etmek : telef etmek, öldürmek
kaderî : kaderle belirlenmiş
kemâl-i ciddiyetle : çok ciddî olarak
kesretli : çok sayıda
kudret : güç, iktidar
lâtife : şaka, nükte, espri
mecmua : yazılı metinlerin bir araya getirilmesiyle oluşan eser
muhâvere-i lâtife : karşılıklı olarak yapılan güzel ve nükteli bir sohbet
mümtaz : seçkin, üstün
namdar : namlı, şan ve şöhret sahibi
neşredilmek : yayınlanmak
nevi : çeşit, tür
nisbetinde : oranında
nükte : ince ve derin anlamlı söz
nüsha : kopya, birbirinin aynısı olan
rikkat : acıma, yufka yüreklilik
safvet-i kalb : kalp temizliği
seher vakti : tan yerinin ağarmaya başladığı zaman
tâciz : rahatsızlık verme
teksir etmek : çoğaltmak
terhisat : görevin sona ermesi
Yükleniyor...