Hem sıhhiye neferleri, hem tanzifat memurları, hem kimyager olduklarına ve geniş bir hikmete mazhar bulunduklarına delil ise, onların gayet kesretidir. Çünkü kıymettar, menfaattar şeyler teksir edilir. HAŞİYE

Ey hodgâm insan! Sineklerin binler hikmet-i hayatiyesinden başka, sana âit bu küçücük faydasına bak, sinek düşmanlığını bırak: Çünkü, gurbette, kimsesiz, yalnızlıkta sana ünsiyet verdiği gibi, gaflete dalıp fikrini dağıtmaktan seni ikaz eder.

Ve lâtif vaziyeti ve abdest alması gibi yüzünü, gözünü temizlemesiyle, sana abdest ve namaz, hareket ve nezâfet gibi vazife-i insâniyeti ihtar eder ve ders veren sineği görüyorsun.

Hem sineğin bir sınıfı olan arılar, nimetlerin en tatlısı, en lâtifi olan balı sana yedirdikleri gibi, Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyânda, vahy-i Rabbânîye mazhariyetle serfirâz olduğundan, onları sevmek lâzım gelirken, sinek düşmanlığı, belki insana dâimâ muâvenete dostâne koşan ve her belâsını çeken o hayvânâta düşmanlığı gadirdir, haksızlıktır. Muzırların yalnız zararlarını def için mücâdele olabilir.

Meselâ koyunları kurtların tecâvüzünden korumak için onlara mukàbele edilir. Acaba hararet zamanından vücudun idaresinden fazla olan kanın çoğalması ve bulaşık ve bazı mevâdd-ı muzırrahâmil evridede cereyan eden mülevves kana musallat, belki memur olan sivrisinek ve pireler fıtrî haccâmlar olmasınlar mı? Muhtemel...

سُبْحَانَ مَنْ تَحَيَّرَ فِى صُنْعِهِ الْعُقُولُ 1

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

HAŞİYE : Bir sineğin kanadı ve vücudu ne kadar hârika bir san’at-ı Rabbâniye olduğuna lâtifâne bir işaret olarak, meşhur Yûnus Emre‘nin bu fıkrası ne güzel bildirir: Bir sineğin kanadını kırk kağnıya yüklettim Kırkı da çekemedi, kaldı şöyle yazılı.
1 : San’atına, akılların hayran olduğu Allah, her türlü kusur ve noksandan münezzehtir.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi Yedinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Dokuzuncu Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

belâ : büyük sıkıntı
cereyan eden : dolaşan, akan
def : ortadan kaldırma, yok etme
dostâne : dostça
evride : toplardamar
fıkra : ifade, cümle
fıtrî : doğal, yaratılıştan gelen
gadir : zulüm, acımasızlık
gaflet : sorumsuzluk, âhiretten ve Allah’ın emir ve yasaklarından habersiz davranma
gurbet : gariplik, yabancı memlekette olma
haccâm : kan alma görevlisi
hâmil : taşıyan
hararet : ısı
hayvânât : hayvanlar
hikmet : herşeyin anlamlı ve yerli yerinde oluşu
hikmet-i hayatiye : hayatta olmasındaki hikmet
hodgâm : bencil
ihtar etmek : hatırlatmak
ikaz etmek : uyarmak
imhâ : yok etme
istihâle : dönüşüm, bir halden başka bir hale dönüşme
kesret : çok
kimyager : kimyacı
Kur’ân-ı Mu’cizü’l-Beyân : açıklamalarıyla akılları benzerini yapmaktan âciz bırakan Kur’ân-ı Kerim
lâtif : güzel, hoş
lâtifâne : hoş ve güzel bir şekilde
madde-i semmiye : zehirli madde
mazhar : bir şeye erişme, ayna olma
mazhariyet : elde etme, erişme
menfaattar : faydalı, yararlı
mevâdd-ı muzırra : zararlı maddeler
muâvenet : yardım
mukabele etmek : karşılık vermek
musallat : sataşma, ilişme
muzır : zararlı
mücâdele : çekişme, uğraşma, savaşma
mülevves : kirli, pis
nezâfet : temizlik
nimet : Allah’ın rızık olarak verdiği yiyecek, içecek
san’at-ı Rabbâniye : Allah’ın san’atı
sârî : sirayet eden, bulaşıcı
serfirâz : benzerlerinden üstün olan
sıhhiye neferi : sağlık görevlisi
tanzifat memuru : temizlik görevlisi
teksir edilmek : çoğaltılmak
ünsiyet vermek : arkadaşlık etmek
vahy-i Rabbânî : her şeyin rabbi olan Allah’ın vahyetmesi
vazife-i insâniyet : insanlık görevi
Yükleniyor...