O vakit, o küçücük bileğindeki kuvvet miktarınca ve belindeki cephane adedince iş görebilir. Evvelki vaziyette gayet kolaylıkla gördüğü işleri bu vaziyette ondan istenilse, elbette bileğinde bir ordu kuvvetini ve belinde bir padişahın cihazat-ı harbiye fabrikasını yüklemek lâzım gelir ki, güldürmek için acip hurafeleri ve masalları hikâye eden maskaralar dahi bu hayalden utanıyorlar.

Elhasıl, Vâcibü’l-Vücuda her mevcudu vermek, vücub derecesinde bir suhuleti var. Ve tabiata icad cihetinde vermek, imtinâ derecesinde müşkül ve haric-i daire-i akliyedir.

ÜÇÜNCÜ MUHAL

Bu Muhali izah edecek, bazı risalelerde beyan edilen iki misal:

BİRİNCİ MİSAL: Bütün âsâr-ı medeniyetle tekmil ve tezyin edilmiş, hâli bir sahrâda kurulmuş, yapılmış bir saraya gayet vahşî bir adam girmiş, içine bakmış. Binlerle muntazam san’atlı eşyayı görmüş.

Vahşetinden, ahmaklığından, “Hariçten kimse müdahale etmeyip, o saray içinde o eşyadan birisi o sarayı müştemilâtıyla beraber yapmıştır” diye taharrîye başlıyor.

Hangi şeye bakıyor, o vahşetli aklı dahi kabil görmüyor ki, o şey bunları yapsın. Sonra, o sarayın teşkilât programını ve mevcudat fihristesini ve idare kanunları içinde yazılı olan bir defteri görür.

Çendan, elsiz ve gözsüz ve çekiçsiz olan o defter dahi, sair içindeki şeyler gibi, hiçbir kabiliyeti yoktur ki, o sarayı teşkil ve tezyin etsin.

Fakat muztar kalarak, bilmecburiye, eşya-yı âhare nisbeten, kavânîn-i ilmiyenin bir ünvanı olmak cihetiyle, o sarayın mecmuuna bu defteri münasebettar gördüğünden, “İşte bu defterdir ki, o sarayı teşkil, tanzim ve tezyin edip bu eşyayı yapmış, takmış, yerleştirmiş” diyerek, vahşetini ahmakların, sarhoşların hezeyanına çevirmiş.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Yirmi İkinci Lem'a / Sonraki Risale: Yirmi Dördüncü Lem'a
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

acip : hayret verici
ahmaklık : akılsızlık
âsâr-ı medeniyet : medeniyetin meydana getirdiği eserler
beyan edilmek : açıklanmak
bilmecburiye : zorunlu olarak
cihazat : cihazlar, âletler
cihazat-ı harbiye : savaş aletleri
cihet : yön, taraf
çendan : gerçi
elhasıl : özet olarak
eşya : şeyler, varlıklar
eşya-yı âhar : diğer varlıklar
hadsiz : sınırsız
hâli : boş, ıssız
haric-i daire-i akliye : akıl dairesinin dışında
hariç : dış
hezeyan : boş söz, saçmalama
hurafe : herhangi bir delile dayanmayan bâtıl inanış
icad : yaratma
imtinâ : imkânsızlık
izah etmek : açıklamak
kabil : mümkün
kabiliyet : yetenek
kavânîn-i ilmiye : bilimsel kanunlar
maskara : gülünç, rezil
mecmu : bir şeyin tamamı
mevcud : varlık
mevcudat fihristesi : varlıkların sıralandığı liste
muhal : imkânsız
muntazam : düzenli
muztar : çaresiz
münasebettar : ilgili, bağlantılı
müşkül : zorluk
müştemilât : içindekiler
nisbeten : kıyasla, oranla
risale : Risale-i Nur’u oluşturan bölümlerden her birisi
sahrâ : çöl
sair : diğer, başka
sûhûlet : kolaylık
tabiat : doğa, maddî âlem
taharrî : araştırma, inceleme
tanzim : düzenleme
tekmil etmek : tamamlamak
terhis : göreve son verme
teşkil etmek : oluşturmak
teşkilât : meydana gelme, oluşma
tezyin etmek : süslemek
ünvan : isim
Vâcibü’l-Vücud : varlığı gerekli olan, var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı bulunmayan Allah
vücub : kesinlik, gereklilik
Yükleniyor...