Ve madem Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) Siracü’n-Nur’dan, zâhir bir surette haber verdikten sonra, ikinci derecede perdeli bir tarzda Sözlerden sonra Mektuplardan, sonra Lem’alardan, risalelerdeki gibi aynı tertip, aynı makam, aynı numara tahtında, kuvvetli karinelerin sevkiyle kelâm delâlet ve Hazret-i İmam-ı Ali’nin (r.a.) işaret ettiğini ispat eylemiş. Ve madem başta,

بَدَئْتُ بِبِسْمِ اللّٰهِ رُوحِى بِهِ اهْتَدَتْ اِلٰى كَشْفِ اَسْرَارٍ بِبَاطِنِهِ انْطَوَتْ 1

risalelerin başı ve Birinci Söz olan Bismillâh Risalesine baktığı gibi, kasem-i câmi-i muazzamanın âhirinde, risalelerin kısm-ı âhirleri olan son Lem’alara ve Şuâlara, hususan bir âyetü’l-kübra-yı tevhid olan Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i harika-i Arabiye ve risale-i esmâ-i sitte ve risale-i işarât-ı huruf-u Kur’âniye ve bilhassa şimdilik en âhir Şuâ ve Asâ-yı Mûsâ gibi, dalâletlerin bütün mânevî sihirlerini iptal edebilen bir mahiyette bulunan ve bir mânâda Âyetü’l-Kübrâ namını alan risale-i harikaya bakıyor gibi bir tarz-ı ifade görünüyor.

Ve madem, birtek meselede bulunan emâreler ve karineler, meselenin vahdeti haysiyetiyle, emareler birbirine kuvvet verir, zayıf bir münasebetle bir tereşşuh dahi menbaına ilhak edilir.

Elbette, bu yedi adet esaslara istinaden deriz: Hazret-i İmam-ı Ali (r.a.) nasıl ki meşhur Sözlere tertipleri üzerine işaret etmiş ve Mektubat’tan bir kısmına ve Lem’alardan en mühimlerine tertiple bakmış. Öyle de, وَبِاَسْمَاۤئِكَ الْحُسْنٰى اَجِرْنِى مِنَ الشَّتَتْ cümlesiyle Otuzuncu Lem’aya, yani müstakil Lem’alardan en son olan Esmâ-i Sitte Risalesine tahsin ederek bakıyor.

Ve حُرُوفٌ لِبَهْرَامٍ عَلَتْ وَتَشَامَخَتْ kelâmıyla dahi Otuzuncu Lem’ayı takip eden İşarât-ı Huruf-u Kur’âniye Risalesine takdir edip işaretle tasdik ediyor.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Sırlar hazinesi olan بِسْمِ اللهِ الرَّحْمٰنِ الرَّحِيمِ ile başladım. Ruhum, onunla o hazineyi keşfetti.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Otuz Üçüncü Mektup / Sonraki Risale: Hakikat Çekirdekleri
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âhir : son
Asâ-yı Mûsâ : Hz. Mûsâ’nın (a.s.) deyneği; Risale-i Nur’dan derlenen bir eser
Âyetü’l-Kübrâ : büyük delil anlamına gelen risale, Yedinci Şua
âyetü’l-kübra-yı tevhid : Allah’ın birliğinin büyük delili
bilâperva : pervasız, korkusuz
bilhassa : hususan, özellikle
burhan : güçlü, sarsılmaz delil, kanıt
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
ehemmiyetli : önemli
emâre : belirti, işaret
Esmâ-i Sitte Risalesi : Cenâb-ı Hakkın altı isminin (Ferd, Hayy, Kayyûm, Hakem, Adl, Kuddüs) açıklandığı risale, Otuzuncu Lem’a
Hazret-i İmam-ı Ali : Hz. Ali )
hususan : özellikle
ilhak edilmek : eklenmek, katılmak
îmâî : dolaylı bir şekilde
istinaden : dayanarak
işârî : işaretle
karine : ek delil
kasem-i câmi-i muazzama : büyük ve kapsamlı kasemler, yeminler
kelâm : ifade, söz
kısm-ı âhir : son kısım
mahiyet : nitelik, özellik
mânâ-yı hakikî ve mecazî : gerçek ve mecazî anlam
mecmua risalesi : Risale-i Nur’dan derlenmiş risale; Asâ-yı Mûsâ risalesi
menba : kaynak
münasebet : alâka, ilgi
müstakil : bağımsız, başlı başına
Nam : ad
remzen : işareten
remzî : kapalı bir üslupla
risale : mektup; Risale-i Nur’dan bölümler
risale-i harika : harika risale
risale-i işarât-ı huruf-u Kur’âniye : Kur’ân harflerinin işaretlerine dair bilgi veren mektup, risale; Birinci Şuâ
senâkârâne : senâ ederek, överek
tahsin etmek : övmek, beğenmek
tarz-ı ifade : ifade tarzı
tereşşuh : sızıntı, damla
tevhid : Allah’ı bir olarak bilme ve ilân etme
vahdet : birlik
Yirmi Dokuzuncu Lem’a-i harika-i Arabiye : Arapça yazılan, harika bir eser olan Yirmi Dokuzuncu Lem’a
Yükleniyor...