Yani, Hazret-i Yâkuptan sorulmuş ki, “Niçin Mısır’dan gelen gömleğinin kokusunu işittin de, yakınında bulunan Kenan Kuyusundaki Yusuf’u görmedin?” Cevaben demiş ki: “Bizim halimiz şimşekler gibidir; bazan görünür, bazan saklanır. Bazı vakit olur ki, en yüksek mevkide oturup her tarafı görüyoruz gibi oluruz. Bazı vakitte de ayağımızın üstünü göremiyoruz.”

Elhasıl, insan her ne kadar fâil-i muhtar ise de, fakat 1 وَمَا تَشَاۤؤُنَ اِلاَّۤ اَنْ يَشَاۤءَ اللّٰهُ sırrınca, meşiet-i İlâhiye asıldır, kader hâkimdir. Meşiet-i İlâhiye, meşiet-i insaniyeyi geri verir, 2 اِذَا جَاۤءَ الْقَدَرُ عَمِىَ الْبَصَرُ hükmünü icra eder. Kader söylese, iktidar-ı beşer konuşmaz, ihtiyar-ı cüz’î susar.

İKİNCİ SUÂLİNİZİN MEÂLİ: Hazret-i Ali (r.a.) zamanında başlayan muharebelerin mahiyeti nedir? Muhariplere ve o harpte ölen ve öldürenlere ne nam verebiliriz?

Elcevap: Cemel Vak’ası denilen Hazret-i Ali ile Hazret-i Talha ve Hazret-i Zübeyr ve Âişe-i Sıddîka (rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn) arasında olan muharebe, adalet-i mahzâ ile adalet-i izafiyenin mücadelesidir. Şöyle ki:

Hazret-i Ali, adalet-i mahzâyı esas edip Şeyheyn zamanındaki gibi o esas üzerine gitmek için içtihad etmiş. Muârızları ise, Şeyheyn zamanındaki safvet-i İslâmiye adalet-i mahzâya müsait idi; fakat mürur-u zamanla İslâmiyetleri zayıf muhtelif akvam hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyeye girdikleri için, adalet-i mahzânın tatbikatı çok müşkül olduğundan, “ehvenüşşerri ihtiyar” denilen adalet-i nisbiye esası üzerine içtihad ettiler. Münakaşa-i içtihadiye siyasete girdiği için muharebeyi intac etmiştir.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Allah dilemedikçe siz hiçbir şeyi dileyemezsiniz.” İnsan Sûresi, 76:30.
2 : “Kader gelince göz kör olur.” Beyhakî, Şuabü’l-Îman, 1:233; Ayrıca bk. Müsned, 5:234; el-Heysemî, Mecmu’z-Zevâîd, 10:146; İbni Hacer, el-Metâlibü’l-Âliye, 3:234; el-Hâkim, Müstedrek, 2:405, 406.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Dördüncü Mektup / Sonraki Risale: On Altıncı Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

adâlet-i izafiye : zamanın şartlarına göre değişebilen, toplumun selâmeti için ferdin feda edilmesini öngören adalet
adalet-i mahzâ : tam ve mükemmel adalet; “ferdin hukuku asla fedâ edilemez” görüşündeki adalet
adâlet-i nisbiye : zamanın şartlarına göre değişebilen, toplumun selâmeti için ferdin feda edilmesini öngören göreceli adalet
akvâm : kavimler, milletler
ehvenüşşerri ihtiyar : iki şerden daha az zararlı olanının tercih edilmesi
elhasıl : özetle, sonuç olarak
fâil-i muhtar : kendi istek ve iradesi ile iş gören
hâkim : hükmeden
hayat-ı içtimaiye-i İslâmiye : İslâmın sosyal hayatı
icra : yerine getirme
içtihad : dinen kesin olarak belirtilmeyen bir konuda Kur’ân ve hadîsten hüküm çıkarma
ihtiyar-ı cüz’î : cüz’î irade, insana ait sınırlı seçme ve dileme özgürlüğü
iktidar-ı beşer : insanın güç ve kudreti
kader : Allah’ın meydana gelecek hadiseleri olmadan önce takdir etmesi, plânlaması
mahiyet : iç yüz, asıl, esas
meşiet-i İlâhiye : Allah’ın dilemesi, iradesi
meşiet-i insaniye : insanın dilemesi, iradesi
muârız : karşı çıkan, muhalif
muharebe : harp, savaş
muharip : harp eden, savaşçı
muhtelif : çeşitli, farklı
mürur-u zaman : zamanın geçmesi
müşkül : zor, sıkıntılı
nam : ad
rıdvânullahi teâlâ aleyhim ecmaîn : Allah onların hepsinden razı olsun
safvet-i İslâmiye : İslâmiyetin saflığı, temizliği
Şeyheyn : iki şeyh; Hz. Ebûbekir ve Hz. Ömer’e verilen ünvan
tatbikat : uygulamalar
Yükleniyor...