Hem, nakl-i sahih ile, Ebu Hüreyre ve Huzeyfe gibi mühim zâtlar bulunduğu bir heyette Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etmiş ki: 1 ضِرْسُ اَحَدِكُمْ فِى النَّارِ اَعْظَمُ مِنْ اُحُدٍ diye, birinin irtidadıyla müthiş âkıbetini haber vermiş. Ebu Hüreyre dedi: “O heyetten, ben bir adamla ikimiz kaldık. Ben korktum. Sonra öteki adam Yemâme Harbinde Müseylime tarafında bulunup mürted olarak katledildi.”2 İhbar-ı Nebevînin hakikati çıktı.

Hem, nakl-i sahih ile, Umeyr ve Safvan Müslüman olmadan evvel, mühim bir mala mukàbil, Peygamberin (a.s.m.) katline karar verip, Umeyr ise Peygamberin (a.s.m.) katlini niyet ederek Medine’ye gelmiş. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Umeyr’i gördü, yanına çağırdı. dedi: “Safvan ile maceranız budur.” elini Umeyr’in göğsüne koydu; Umeyr “Evet” dedi, Müslüman oldu.3

Daha bunlar gibi pek çok sahih ihbârât-ı gaybiye vuku bulmuş. Meşhur kütüb-ü sitte-i sahiha-i hadîsiyede zikredilmiştir ve senetleriyle beyan edilmiştir. Bu risalede beyan edilen vakıatın ekseri, tevatür-ü mânevî hükmünde kat’îdir, yakinîdirler. Başta Buharî ve Müslim ki, Kur’ân’dan sonra en sahih kitap olduklarını ehl-i tahkik kabul etmiş ve sair Sahih-i Tirmizî, Neseî ve Ebu Davud ve Müstedrekü’l-Hâkim ve Müsned-i Ahmed ibni Hanbel ve Delâil-i Beyhakî gibi kitaplarda an’anesiyle beyan edilmiştir.

Şimdi, ey mülhid-i bîhuş! “Muhammed-i Arabî (a.s.m.) akıllı bir adamdı” deyip geçme. Çünkü şu umur-u gaybiyeye dair ihbârât-ı sadıka-i Ahmediye (a.s.m.) iki şıktan hâli değil: Ya diyeceksin ki, o zât-ı kudsîde öyle keskin bir nazar ve geniş bir dehâ var ki, mâzi ve müstakbeli ve umum dünyayı görür, bilir ve etraf-ı âlemi ve şark ve garbı temâşâ eder bir gözü ve geçmiş ve gelecek bütün zamanları keşfeder bir dehâsı vardır. Bu hal ise beşerde olamaz; eğer olsa, Hâlık-ı Âlem tarafından verilmiş bir harika, bir mevhibe olur. Bu ise tek başıyla bir mu’cize-i âzamdır.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Birinizin dişi, Cehennemde Uhud Dağından daha büyük olacaktır.” Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 4:342, el-Hafâci, Şerhu’ş-Şifâ, 3:203; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:289-290, 8:290; Tebrîzî, Mişkâtü’l-Mesâbîh, 3:103
2 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:342; Ali el-Kari, Şerhu’ş-Şifâ, 1:298.
3 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:342, 343; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:286-287, 8:284-286; İbni Kesîr, el-Bidâye ve’n-Nihâye, 3:313.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Beşinci Nükteli İşaret / Sonraki Risale: Yedinci Nükteli İşaret
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

an’ane : hadis aktarımında Peygamber Efendimize (a.s.m.) varıncaya kadar “filandan, o da filandan” şeklinde oluşan isim listesi
beyan : açıklama, izah
ehl-i tahkik : gerçeği delilleriyle bilen âlimler
ekser : çoğunluk
hakikat : gerçek
hâli : uzak
heyet : topluluk
ihbârât-ı gaybiye : gayb âleminden, bilinmeyenden haber vermeler
ihbarât-ı sâdıka-i Ahmediye : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) dosdoğru haber vermeleri
ihbâr-ı Nebevi : Peygamberimizin haber vermesi
irtidad : dinden dönme, dinden çıkma
kütüb-ü sitte-i sahiha-i hadîsiye : altı büyük güvenilir ve sağlam hadis kitabı; Sahih-i Buhari, Sahîh-i Müslim, İbn-i Mâce, Ebû Davud, Tirmizî ve Neseî
Muhammed-i Arabî : Arapların içinden çıkan peygamberimiz Hz. Muhammed
mülhid-i bîhuş : sersem mülhid, akılsız inkârcı
mürted : Müslüman olduğu halde dinden dönen, dinden çıkan
nakl-i sahih : bir hadis-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
risale : mektup, küçük çaplı kitap
sahih : doğru, güvenilir
senet : Peygamber Efendimizden (a.s.m.) bir hadisi aktaranlardan oluşan isim listesi
tevatür-ü mânevî/mânevî tevatür : yalan üzerine birleşmeleri mümkün olmayan bir topluluğun bir hadis-i şerifi mânâ yönünden aktarması veya aktarılırken susmak suretiyle doğruluğunu tasdik etmesi
umur-u gaybiye : gayb âlemine ait, bilinmeyen şeyler
vakıât : olaylar
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
yakinî : şüphe edilmeyecek derece kesinlik
zât-ı kudsî : mukaddes zât; Hz. Muhammed
zikredilmek : belirtilmek, anlatılmak
Yükleniyor...