Hem güzel hâdiseleri kısmen mücmel, kısmen tafsille bildirmiş, o da haber vermiş.

Onun haberlerini de, en yüksek bir derece-i takvâda ve adlde ve sıdkta çalışan ve 1 وَمَنْ كَذَبَ عَلَىَّ مُتَعَمِّدًا فَلْيَتَبَوَّأْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ hadîsindeki tehditten şiddetle korkan ve 2 فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَبَ عَلَى اللّٰهِ âyetindeki şiddetli tehditten şiddetle kaçan muhaddisîn-i kâmilîn, bize sahih bir surette o haberleri nakletmişler.

ALTINCI ESAS: Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâmın ahval ve evsâfı, siyer ve tarih suretiyle beyan edilmiş. Fakat o evsaf ve ahvâl-i galibi, beşeriyetine bakar. Halbuki, o zât-ı mübarekin şahs-ı mânevîsi ve mahiyet-i kudsiyesi o derece yüksek ve nuranîdir ki, siyer ve tarihte beyan olunan evsaf, o bâlâ kamete uygun gelmiyor, o yüksek kıymete muvafık düşmüyor. Çünkü, es-sebebü ke’l-fâil sırrınca, hergün, hattâ şimdi de bütün ümmetinin ibadetleri kadar bir azîm ibadet sahife-i kemâlâtına ilâve oluyor. Nihayetsiz rahmet-i İlâhiyeye, nihayetsiz bir surette, nihayetsiz bir istidatla mazhar olduğu gibi, hergün hadsiz ümmetinin hadsiz duasına mazhar oluyor.

Ve şu kâinatın neticesi ve en mükemmel meyvesi ve Hâlık-ı Kâinatın tercümanı ve sevgilisi olan o zât-ı mübarekin tamam-ı mahiyeti ve hakikat-i kemâlâtı, siyer ve tarihe geçen beşerî ahval ve etvâra sığışmaz. Meselâ, Hazret-i Cebrâil ve Mikâil iki muhafız yaver hükmünde gazve-i Bedir’de yanında bulunan3 bir zât-ı mübarek, çarşı içinde bedevî bir Arapla at mübayaasında münazaa etmek, birtek şahit olan Huzeyme’yi şahit göstermekle4 görünen etvârı içinde sığışmaz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : “Kim bilerek bana yalan isnad ederse (benden yalan bir şey haber verirse) Cehennem ateşindeki yerine hazırlansın.” Buharî, İlim: 38, Cenâiz: 33, Enbiyâ: 50, Edeb: 109; Müslim, Zühd: 72; Ebû Dâvud, İlim: 4; Tirmizî, Fiten: 70, İlim: 8, 13; Müsned, 1:70, 78, 2:159, 171, 3:13, 44, 4:47, 100, 5:292.
2 : “Allah adına yalan söyleyenden daha zalim kim vardır?” Zümer Sûresi, 39:32.
3 : bk. Buharî, Mağâzi: 11; Ahmedü’l-Bennâ es-Sâ’âtî, el-Fethü’r-Rabbânî, 21:26.
4 : bk. Ebû Dâvud, Akdıye: 20; Müsned, 5:215.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Üçüncü Nükteli İşaret / Sonraki Risale: Beşinci Nükteli İşaret
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ahval : haller, davranışlar
ahvâl-i galibi : çoğunlukla meydana gelen haller, durumlar
Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
azîm : büyük
bâlâ kamet : yüksek, yüce şahsiyet
bedevî : çölde yaşayan, göçebe
beşerî : insanî, insana has olan
beşeriyet : insanlık
beyan : açıklama
es-sebebü ke’l-fâil : sebeb olan yapan gibidir
etvâr : haller, tavırlar
evsaf : vasıflar, özellikler
hadîs : Peygamber Efendimizin (a.s.m.) mübarek söz, fiil ve hareketi veya onun onayladığı başkasına ait söz, iş veya davranış
hadsiz : sayısız, sınırsız
hakikat-i kemalât : mükemmelliklerin hakikati, esası
Hâlık-ı Kâinat : evreni ve bütün varlıkları yaratan Allah
istidat : kabiliyet, yetenek
kâinat : evren, bütün yaratılmışlar
mahiyet-i kudsiye : mukaddes mahiyet, özellik
mazhar olma : nail olma, erişme
muhaddisîn-i kâmilîn : hadîs ilmini çok ileri derecede bilen, çok sayıda hadîs ezberleyen, yazan veya aktaran velî hadîs âlimleri
muhafız : koruyucu
muvafık : lâyık, uygun
mübayaa : alış veriş
münazaa : ağız kavgası; çekişme
nihayetsiz : sınırsız, sonsuz
nuranî : nurlu, parlak
rahmet-i İlâhiye : Allah’ın herşeyi kuşatan sonsuz rahmeti
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sahife-i kemâlât : mükemmellikler sayfası
sahih : doğru, sağlam, güvenilir
siyer : Peygamberimizin (a.s.m.) hayatını konu alan ilim dalı
suret : biçim, şekil
şahs-ı mânevî : mânevî şahsiyet, kişilik
tamam-ı mâhiyet : mahiyetinin tamamı, bütün özellikleri
ümmet : Peygambere inanıp onun yolundan giden mü’minler
yaver : yardımcı
zât-ı mübarek : mübarek, hayırlı, zât; Hz. Muhammed
Yükleniyor...