İşte, hiçbir âkıl, hususan o zamanda Ceziretü’l-Arabdaki adamlar, hususan Kureyşîler gibi zeki adamlar, birtek edipleri Kur’ân’ın birtek sûresine nazîre yapıp Kur’ân’ın hücumundan kurtulmasını temin ederek, kısa ve kolay yolu terk edip can, mal, iyâlini tehlikeye atıp, en müşkülâtlı yola sülûk eder mi?

Elhasıl, meşhur Câhız’ın dediği gibi, “Muaraza-i bilhuruf mümkün olmadı, muharebe-i bissüyufa mecbur oldular.” 1

Eğer denilse: Bazı muhakkik ulema demişler ki: “Kur’ân’ın bir sûresine değil, birtek âyetine, hattâ birtek cümlesine, hattâ birtek kelimesine muaraza edilmez ve edilmemiş.” Bu sözler mübalâğa görünüyor ve akıl kabul etmiyor. Çünkü beşerin sözlerinde Kur’ân cümlelerine benzeyen çok cümleler var. Bu sözün sırr-ı hikmeti nedir?

Elcevap: İ’câz-ı Kur’ân’da iki mezhep var:

Mezheb-i ekser ve râcih odur ki, Kur’ân’daki letâif-i belâğat ve mezâyâ-yı maânî, kudret-i beşerin fevkindedir.

İkinci, mercuh mezhep odur ki, Kur’ân’ın bir sûresine muaraza kudret-i beşer dahilindedir; fakat Cenâb-ı Hak, mu’cize-i Ahmediye (a.s.m.) olarak men etmiş. Nasıl ki bir adam ayağa kalkabilir; fakat eser-i mu’cize olarak bir nebî dese ki, “Sen kalkamayacaksın,” o da kalkamazsa mu’cize olur. Şu mezheb-i mercûha “Sarfe Mezhebi” denilir. Yani, Cenâb-ı Hak cin ve insi men etmiş ki, Kur’ân’ın bir sûresine mukabele edemesinler. Eğer men etmeseydi, cin ve ins bir sûresine mukabele ederdi. İşte, şu mezhebe göre, “Bir kelimesine de muaraza edilmez” diyen ulemanın sözleri hakikattir. Çünkü, madem Cenâb-ı Hak i’câz için onları men etmiş; muarazaya ağızlarını açamazlar. Ağızlarını açsalar da, izn-i İlâhî olmazsa kelimeyi çıkaramazlar.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Suyûtî, el-İtkan fî Ulûmi’l-Kur’ân, 2:1004.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Yedinci İşaret / Sonraki Risale: On Dokuzuncu Nükteli İşaret
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

âkıl : akıllı
beyan etme : açıklama, izah etme
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan, şeref ve azamet sahibi yüce Allah
Ceziretü’l-Arab : Arab yarımadası
elhasıl : kısaca, özetle
eser-i mu’cize : mu’cize eseri, delili
fevkinde : üstünde
hususan : özellikle
i’câz : mu’cizelik özelliği
i’câz-ı Kur’ân : Kur’ân’ın mu’cizeliği
ins : insanlar
iyal : bir kimsenin geçimini üstlendiği kimseler
izn-i İlâhî : Allah’ın izni
kudret-i beşer : insan kuvveti, kudreti
Kureyşî : Kureyş kabilesine mensup olan kimse
letâif-i belâğat : belâğattaki incelikler, ifadelerdeki edebî güzellikler
mercuh : ikinci derecede tercih edilen
mezâyâ-yı maânî : mânâlardaki meziyetler, üstünlükler
mezheb-i ekser : çoğunluğun izlediği yol, ekol; birinci derecede tercih edilen yol, metod
mezheb-i evvel : ilk mezhep, ilk yol
mezheb-i mercûha : ikinci derecede tercih edilen mezhep, ekol
mezheb-i râcih ve ekser : çoğunluğun izlediği yol, ekol; birinci derecede tercih edilen yol, metod
mu’cize : Allah’ın izniyle peygamberler tarafından ortaya konulup bir benzerini yapmakta başkalarını aciz ve hayrette bırakan olağanüstü hâl ve hareketler
mu’cize-i Ahmediye : Hz. Muhammed’in mu’cizesi
muâraza : sözle mücadele, karşı gelme ve meydan okuma
muaraza-i bilhuruf : söz, yazı veya fikir ile karşı gelme
muhakkik : gerçekleri araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
muharebe-i bissüyuf : kılıçlarla savaşma
mukabele etme : karşılık vermek
müşkülat : zorluklar, güçlükler
nazîre : örnek, benzer
nebî : peygamber
râcih : birinci derecede, tercih edilen
sırr-ı hikmet : hikmet sırrı)
sülûk etme : yönelme, yola girme
ulema : âlimler
vecih : yön
Yükleniyor...