Öyle de, arza bağlı, semâya asılı olan kameri, bir arzlının işaretiyle iki parça ederek, arzın sekenesine, o arzlının risaletine öyle bir mu’cize gösterildi ki, zât-ı Ahmediye (a.s.m.), kamerin açılmış iki nuranî kanadı gibi, risalet ve velâyet gibi iki nuranî kanadıyla, iki ziyadar cenahla evc-i kemâlâta uçmuş, tâ Kàb-ı Kavseyne çıkmış; hem ehl-i semâvât, hem ehl-i arza medar-ı fahr olmuştur.

عَلَيْهِ وَعَلٰۤى اٰلِهِ الصَّلاَةُ وَالتَّسْلِيمَاتُ مِْلأَ اْلاَرْضِ وَالسَّمٰوَاتِ1

سُبْحَانَكَ لاَعِلْمَ لَنَاۤ اِلاَّ مَاعَلَّمْتَنَاۤ اِنَّكَ اَنْتَ الْعَلِيمُ الْحَكِيمُ2

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Ona ve âline, yer ve gökler genişliğince salât ve selâm olsun.
2 : “Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki ilmi ve hikmeti herşeyi kuşatan Sensin.” Bakara Suresi, 2:32.
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

cism-i arz : dünyaya ait cisim, beden
dalâlet : hak yoldan sapkınlık, inançsızlık
ehl-i adalet : adaletle davranan kimseler
ehl-i tahkik : gerçeği araştıran ve delilleriyle bilen âlimler
elhasıl : özetle, sonuç olarak
evliya : veliler
hakikat : gerçek
hasm : düşman
ittifak : birleşme, birlik
kamer-i münîr : nurlandıran ve aydınlatan ay
keramet-i uzmâ : en büyük keramet
mahbubiyet : sevgili olma; Allah’ın muhabbetine erişme
meslek : usül, metod
müfessir : Kur’ân-ı Kerimi tefsir eden, yorumlayan kimse
mütebahhir : ilmi derin olan
nass-ı kat’î : Kur’ân ve Hadis’in hükmüyle kesinlik kazanan hususlar
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
semâ-yı risalet : peygamberlik semâsı, göğü
tarik : yol
tefsir : Kur’ân’ın mânâ bakımından izahı, yorumu
telâkki-i bilkabul : olduğu gibi kabul edilip inanılması
Yükleniyor...