ONUNCU MİSAL: Nakl-i sahih-i kat’î ile, Hazret-i İmam-ı Ali der:

Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Benî Abdilmuttalib’i cem etti. Onlar kırk adam idiler. Onlardan bazıları bir deve yavrusunu yerdi ve dört kıyye süt içerdi. Halbuki, umum onlara bir avuç kadar bir yemek yaptı; umum yiyip tok oldular, yemek eskisi gibi kaldı. Sonra, üç dört adama ancak kâfi gelir ağaçtan bir kap içinde süt getirdi. Umumen içtiler, doydular; içilmemiş gibi bâki kaldı. 1

İşte, Hazret-i Ali’nin şecaati ve sadakati kat’iyetinde bir mu’cize-i bereket!

ON BİRİNCİ MİSAL: Nakl-i sahih ile, Hazret-i Ali ve Fatımatü’z-Zehrâ velîmesinde, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm, Bilâl-ı Habeşîye emretti: “Dört beş avuç un, ekmek yapılsın ve bir deve yavrusu kesilsin.”

Hazret-i Bilâl der: Ben taamı getirdim. Mübarek elini üstüne vurdu. Sonra taife taife Sahabeler geldiler, yediler, gittiler. O yemekten bâki kalan miktara yine bereketle dua etti. Bütün Ezvâc-ı Tâhirâta, herbirine birer kâse gönderildi. Emretti ki: “Hem yesinler, hem yanlarına gelenlere yedirsinler.”2

Evet, böyle mübarek bir izdivaçta, elbette böyle bir bereket lâzımdır ve vukuu kat’îdir.

ON İKİNCİ MİSAL: Hazret-i İmam-ı Cafer-i Sadık, pederleri İmam-ı Muhammedü’l-Bâkır’dan, o da pederi İmam-ı Zeynelâbidin’den, o dahi İmam-ı Ali’den nakleder ki:

Fatımatü’z-Zehrâ, yalnız ikisine kâfi gelecek bir yemek pişirdi. Sonra Ali’yi gönderdi, tâ Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm gelsin, beraber yesinler. Teşrif etti ve emretti ki, o yemekten herbir ezvâcına birer kâse gönderildi. Sonra kendine, hem Ali’ye, hem Fatıma ve evlâtlarına birer kâse ayrıldıktan sonra, Hazret-i Fatıma der: “Tenceremizi kaldırdık; daha dolu olup taşıyordu. Meşiet-i İlâhiye ile, hayli zaman o yemekten yedik.” 3

Acaba niçin bu nuranî, yüksek silsile-i rivayetten gelen şu mu’cize-i berekete, gözünle görmüş gibi inanmıyorsun? Evet, buna karşı şeytan dahi bahane bulamaz.

Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:

1 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:293; Ali el-Kari, eş-Şifâ, 1:607; el-Hafâcî, Şerhu’ş-Şifâ, 3:36; el-Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid, 8:302-303; Ahmed ibni Hanbel, Fedâilü’s-Sahâbe (tahkik: Vasiyyüllah), 1220; Müsned, 1:159.
2 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:297; Ali el-Kari, eş-Şifâ, 1:613; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 3:160.
3 : Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:294; Ali el-Kari, eş-Şifâ, 1:608; İbni Hacer, el-Metâlibü’l-Âliye, 4:73, no. 4001
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: Altıncı Nükteli İşaret / Sonraki Risale: Sekizinci İşaret
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

Aleyhissalâtü Vesselâm : Allah’ın salât ve selâmı onun üzerine olsun
bâki kalma : geriye kalma, arta kalma
Benî Abdilmuttalib : Abdilmuttalib oğulları
ezvâc : hanımlar, eşler
Ezvâc-ı Tâhirât : Hz. Peygamber Efendimizin (a.s.m.) iffetli, mübarek hanımları
izdivaç : evlilik
kâfi : yeterli
kâse : kap, çanak
kat’î : kesin
kat’iyet : kesinlik
kıyye : okka, 1.283 grama karşılık gelen ağırlık ölçüsü
meşiet-i İlâhiye : Allah’ın dilemesi, iradesi
mu’cize-i bereket : bereketle ilgili mu’cize
mübarek : bereketli
nakl-i sahih-i kat’î : bir hadis-i şerifin Peygamber Efendimizden (a.s.m.) doğru ve sağlam kanallarla aktarılması
Resul-i Ekrem : Allah’ın en şerefli ve değerli elçisi olan Hz. Muhammed (a.s.m.)
sadâkat : bağlılık, doğruluk
Sahabe : Hz. Peygamberi (a.s.m.) dünya gözüyle gören ve onun yolundan giden Müslümanlar
şecaat : yiğitlik, cesurluk
taam : gıda, yiyecek
taife : grup, topluluk
teşrif etmek : şeref vermek, şereflendirmek
umum : bütün
umumen : bütünüyle
velîme : düğün ziyafeti
vuku : gerçekleşme, meydana gelme
Yükleniyor...