ON ÜÇÜNCÜ MİSAL: Ebu Davud ve Ahmed ibni Hanbel ve İmam-ı Beyhakî gibi sadûk imamlar, Dükeynü’l-Ahmes ibni Saidi’l-Müzeyn’den, hem altı kardeşle beraber sohbete müşerref ve Sahabelerden olan Numan ibni Mukarrini’l-Ahmesiyyi’l-Müzeyn’den, hem Cerir’den naklederek, müteaddit tariklerle Hazreti Ömer ibnü’l-Hattab’dan naklediyorlar ki:
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Hazret-i Ömer’e emretti: “Ahmesî kabilesinden gelen dört yüz atlıya yolculuk için zâd ü zahîre ver.” Hazret-i Ömer dedi: “Ya Resulallah, mevcut zahîre birkaç sâ’dır. Kümesi, oturmuş bir deve yavrusu kadardır.” Ferman etti: “Git, ver.” O da gitti, yarım yük hurmadan, dört yüz süvariye kifayet derecesinde zâd ü zahîre verdi. Ve dedi: Hiç noksan olmamış gibi eski halinde kaldı. 1
İşte şu mu’cize-i bereket, dört yüz adamla ve bahusus Hazret-i Ömer ile münasebettar bir surette vukua gelmiştir. Rivayetlerin arkasında bunlar var. Bunların sükûtu, tasdiktir; iki üç haber-i vahid deyip geçme. Böyle hâdiseler haber-i vahid dahi olsa, tevatür-ü mânevî hükmünde kanaat verir.
ON DÖRDÜNCÜ MİSAL: Başta Buharî ve Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki:
Hazret-i Câbir’in pederi vefat eder. Borcu çok, ziyade medyun; borç sahipleri de Yahudiler. Câbir, pederinin asıl malını guremâya verdi, kabul etmediler. Halbuki, bağındaki meyveleri, kaç senede deynine kâfi gelmeyecek. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: “Bağın meyvelerini koparınız, harman ediniz.” Öyle yaptılar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm harman içinde gezdi, dua etti.
Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm Hazret-i Ömer’e emretti: “Ahmesî kabilesinden gelen dört yüz atlıya yolculuk için zâd ü zahîre ver.” Hazret-i Ömer dedi: “Ya Resulallah, mevcut zahîre birkaç sâ’dır. Kümesi, oturmuş bir deve yavrusu kadardır.” Ferman etti: “Git, ver.” O da gitti, yarım yük hurmadan, dört yüz süvariye kifayet derecesinde zâd ü zahîre verdi. Ve dedi: Hiç noksan olmamış gibi eski halinde kaldı. 1
İşte şu mu’cize-i bereket, dört yüz adamla ve bahusus Hazret-i Ömer ile münasebettar bir surette vukua gelmiştir. Rivayetlerin arkasında bunlar var. Bunların sükûtu, tasdiktir; iki üç haber-i vahid deyip geçme. Böyle hâdiseler haber-i vahid dahi olsa, tevatür-ü mânevî hükmünde kanaat verir.
ON DÖRDÜNCÜ MİSAL: Başta Buharî ve Müslim, kütüb-ü sahiha haber veriyorlar ki:
Hazret-i Câbir’in pederi vefat eder. Borcu çok, ziyade medyun; borç sahipleri de Yahudiler. Câbir, pederinin asıl malını guremâya verdi, kabul etmediler. Halbuki, bağındaki meyveleri, kaç senede deynine kâfi gelmeyecek. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm ferman etti: “Bağın meyvelerini koparınız, harman ediniz.” Öyle yaptılar. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm harman içinde gezdi, dua etti.
Dipnotlar - Arapça İbareler - Haşiyeler:
1 : Es-Sâ’âtî, el-Fethü’r-Rabbânî, 22:85; Müsned, 5:445; Kadı Iyâz, eş-Şifâ, 1:294; Ali el-Kari, eş-Şifâ, 1:609; Beyhakî, Delâilü’n-Nübüvve: 5:365.
Önceki Risale: Altıncı Nükteli İşaret / Sonraki Risale: Sekizinci İşaret