Birincisi: Cenâb-ı Hakkın Esmâ-i Hüsnâsının had ve hesaba gelmez envâ-ı tecelliyâtı var. Mahlûkatın tenevvüleri, o tecelliyâtın tenevvüünden geliyor. O esmâ ise, daimî bir surette tezahür isterler.

Yani nakışlarını göstermek isterler. Yani, nakışların âyinelerinde cilve-i cemâllerini görmek ve göstermek isterler. Yani, kâinat kitabını ve mevcudat mektubatıânen feânen tazelendirmek isterler.

Yani, yeniden yeniye mânidar yazmak ve herbir mektubu, Zât-ı Mukaddes ve Müsemmâ-yı Akdes ile beraber bütün zîşuurların nazar-ı mütalâasına göstermek ve okutturmak iktiza ederler.

İkinci sebep ve hikmet: Nasıl ki mahlûkattaki faaliyet bir iştiha, bir iştiyak, bir lezzetten geliyor. Ve hattâ herbir faaliyette kat’iyen lezzet vardır. Belki herbir faaliyet bir nevi lezzettir.

Öyle de, Vâcibü’l-Vücuda lâyık bir tarzda ve istiğnâ-yı zâtîsine ve gınâ-yı mutlakına muvafık bir surette ve kemâl-i mutlakına münasip bir şekilde, hadsiz bir şefkat-i mukaddese ve hadsiz bir muhabbet-i mukaddese var.

Ve o şefkat-i mukaddese ve o muhabbet-i mukaddeseden gelen hadsiz bir şevk-i mukaddes var.

Ve o şevk-i mukaddesten gelen hadsiz bir sürur-u mukaddes var. Ve o sürur-u mukaddesten gelen, tabir caizse, hadsiz bir lezzet-i mukaddese var.

Hem o lezzet-i mukaddeseden gelen hadsiz terahhumdan, mahlûkatın, faaliyet-i kudret içinde ve istidatları kuvveden fiile çıkmasından ve tekemmül etmesinden neş’et eden memnuniyetlerinden ve kemâllerinden gelen ve Zât-ı Rahmân-ı Rahîme ait, tabir caizse, hadsiz memnuniyet-i mukaddese ve hadsiz iftihar-ı mukaddes vardır ki, hadsiz bir surette hadsiz bir faaliyeti iktiza ediyor.
« Önceki Sayfa  | | Sonraki Sayfa »
Önceki Risale: On Yedinci Mektup / Sonraki Risale: On Dokuzuncu Mektup
Ekranı Genişlet
Lügat Listesi

Lügatler :

ânen feânen : an be an, her an
Cenâb-ı Hak : Hakkın ta kendisi olan sonsuz şeref ve yücelik sahibi Allah
cilve-i cemâl : güzelliğin yansıması, görüntüsü
envâ-ı tecelliyât : yansıma ve görünme çeşitleri
Esmâ-i Hüsnâ : Cenâb-ı Hakkın en güzel isimleri
faaliyet-i kudret : İlâhî kudretin faaliyetleri
gınâ-yı mutlak : sınırsız zenginlik
had ve hesaba gelmemek : sayısız ve sınırsız olmak
istiğnâ-yı zâtî : kendi zâtına ait sınırsız zenginlik; hiçbir şeye muhtaç olmama
kemâl-i mutlak : her yönüyle, sınırsız mükemmellik
kuvve : potansiyel; gerçekleşmemiş, fakat gerçekleşme imkânı ve ihtimali olan, iç dinamik
lezzet-i mukaddese : mukaddes lezzet; her türlü kusur ve noksandan yüce bir lezzet
mahlûkat : yaratılmışlar, yaratıklar
mânidar : mânâlı, anlamlı
mevcudat mektubatı : varlık mektupları; Allah tarafından gönderilmiş birer mektup gibi, şuur sahiplerine İlâhî san’atı anlatan eserler
muhabbet-i mukaddese : mukaddes muhabbet; her türlü kusur ve noksandan yüce bir sevgi
muvafık : lâyık, uygun
münasip : uygun
Müsemmâ-yı Akdes : en mukaddes isimlerin sahibi olan Allah
nazar-ı mütalâa : etraflıca inceleyip düşünen bir bakış
neş’et etmek : meydana gelmek, doğmak
nevi : tür, çeşit
suret : biçim, şekil
sürur-u mukaddes : mukaddes sürur; her türlü kusur ve noksandan yüce bir mutluluk ve sevinç
şefkat-i mukaddese : mukaddes şefkat; her türlü kusur ve noksandan yüce bir şefkat
şevk-i mukaddes : mukaddes şevk; her türlü kusur ve noksandan yüce bir arzu ve istek
tabir caizse : ifadesi uygunsa
tecelliyât : tecellîler, görüntüler
tekemmül : mükemmelleşme, olgunlaşma
tenevvü : çeşitlilik, farklılık
terahhum : şefkat ve merhamet gösterme
tezahür : ortaya çıkma, görünme
Vâcibü’l-Vücud : varlığı zorunlu olan ve var olmak için hiçbir sebebe ihtiyacı olmayan Allah
Zât-ı Mukaddes : her türlü noksanlık ve çirkinlikten yüce olan Zât, Allah
Zât-ı Rahmân-ı Rahîm : kullarına karşı sınırsız rahmet sahibi olan ve rahmetinin eserleri dünya ve âhireti dolduran Zât, Allah
zîşuur : şuur sahibi, bilinçli
Yükleniyor...